Suresi.com.tr

Ana sayfa » » Alak Suresi

Alak Suresi

Alak Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 19 âyettir. Sûre, adını ikinci âyette geçen “alak”kelimesinden almıştır.

İçindekiler

Alak Suresi Arapça Oku

Alak Suresi Arapça yazılı olarak okumak için lütfen sayfayı aşağı kaydırın.

Alak Suresi Arapça 1. Sayfa

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذ۪ي خَلَقَۚ١خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍۚ٢اِقْرَأْ وَرَبُّكَ الْاَكْرَمُۙ٣اَلَّذ۪ي عَلَّمَ بِالْقَلَمِۙ٤عَلَّمَ الْاِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْۜ٥كَلَّٓا اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰىۙ٦اَنْ رَاٰهُ اسْتَغْنٰىۜ٧اِنَّ اِلٰى رَبِّكَ الرُّجْعٰىۜ٨اَرَاَيْتَ الَّذ۪ي يَنْهٰىۙ٩عَبْداً اِذَا صَلّٰىۜ١٠اَرَاَيْتَ اِنْ كَانَ عَلَى الْهُدٰىۙ١١اَوْ اَمَرَ بِالتَّقْوٰىۜ١٢اَرَاَيْتَ اِنْ كَذَّبَ وَتَوَلّٰىۜ١٣اَلَمْ يَعْلَمْ بِاَنَّ اللّٰهَ يَرٰىۜ١٤كَلَّا لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ۬ لَنَسْفَعاً بِالنَّاصِيَةِۙ١٥نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍۚ١٦فَلْيَدْعُ نَادِيَهُۙ١٧سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَۙ١٨كَلَّاۜ لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ١٩

Alak Suresi Arapça Dinle

Alak Suresi Arapça Dinle, Alak Suresi’ni Abdulbaset Abdussamed’den Arapça dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna basın.

Alak Suresi Türkçe Oku

Alak Suresi Türkçe latin alfabeysiyle yüzünden okumak için lütfen sayfayı aşağı kaydırın.

    Alak Suresi Türkçe 1. Sayfa

    Bismillahir rahmanir rahim.

  1. Ikra’bismi rabbikellezi halak.
  2. Halakal insane min alak.
  3. Ikra’ ve rabbukel ekrem.
  4. Ellezi alleme bil kalem.
  5. Allemel insane ma lem ya’lem.
  6. Kella innel insane le yatga.
  7. En reahustagna.
  8. İnne ila rabbiker ruc’a.
  9. E reeytellezi yenha.
  10. Abden iza salla.
  11. E reeyte in kane alel huda.
  12. Ev emera bit takva.
  13. E reeyte in kezzebe ve tevella.
  14. E lem ya’lem bi ennellahe yera.
  15. Kella le in lem yentehi le nesfean bin nasıyeh.
  16. Nasiyetin kazibetin hatıeh.
  17. Felyed’u nadiyeh.
  18. Sened’uz zebaniyeh.
  19. Kella, la tutı’hu vescud vakterib.

Alak Suresi Türkçe Meali Oku

Alak Suresi Türkçe Meali okumak için lütfen sayfayı aşağı kaydırın.

    Alak Suresi Türkçe Meali 1. Sayfa

    Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

  1. Oku O yaratan Rabbinin adıyla!
  2. İnsanı bir kan pıhtısından yarattı!
  3. Oku, O, cömertliğinin sonu olmayan Rabbindir!
  4. Kalem ile (yazmayı) öğreten de.
  5. O, insana bilmediği şeyleri öğretti.
  6. Sakın okumazlık etme! Çünkü insan, muhakkak azıtır!
  7. Kendisini artık ihtiyacı yokmuş görmekle.
  8. Kesinlikle sonunda Rabbinedir dönüş!
  9. Baksana o engelleyene,
  10. namaz kılmakta olan bir kulu!
  11. Baksana o doğru yolda giderse
  12. ya da takva sahibi olmayı emrederce, fena mı?
  13. Baksana, yalanlar ve tersine giderse, iyi mi?
  14. Muhakkak Allah’ın görmekte olduğunu bilmiyor mu?
  15. Sakın, şanım hakkı için, eğer (akıllanıp) vazgeçmezse, muhakkak Biz sürükleyeceğiz o alnı!
  16. Yalancı, cani bir alnı!
  17. O zaman çağırsın kurultayını, meclisini!
  18. Biz çağıracağız zebanileri!
  19. Hayır, sakın onu dinleme de, secde et ve yaklaş!

Alak Suresi Türkçe Meali Dinle

Alak Suresi Türkçe Meali Dinle, Alak Suresi Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN’in Türkçe Mealini, Ahmet DENİZ’den dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna basın.

Alak Suresi Konusu

Alak Suresi konusu, Sûrede okumanın önemi vurgulanmakta, insanın neden yaratıldığına dikkat çekilmekte, kendini kendine yeterli görüp nankörlük eden insanın taşkınlığı ve bunun acı sonuçları anlatılmaktadır.

Alak Suresi Nuzül

Mushaftaki sıralamada doksan altıncı, iniş sırasına göre birinci sûredir. Kalem sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Baştan beş âyeti Hz. Peygamber’e gelen ilk vahiy olduğundan ilk inen sûre kabul edilir. Geri kalan on dört âyetinin ise sonraları Ebû Cehil hakkında indiği rivayet edilmiştir. Bazı Kur’an tarihçileri ilk inen sûrenin Müddessir, bazıları da Fâtiha olduğunu ileri sürmüşlerdir. Buhârî ve Müslim’de Hz. Âişe’ye isnad edilen rivayete göre Hz. Peygamber, içinde yalnız kalmayı âdet edindiği Hira mağarasında iken Ramazan ayının 27. gecesi (Pazar-Pazartesi) tan yerinin ağarmaya başlamasından az önce ufukta nurdan bir şekil görmüş; o zamana kadar hiç karşılaşmadığı bu nuranî varlığın (Cebrâil) kendisine seslendiğini duymuştur. Hz. Peygamber olayı şöyle anlatır: “Melek bana okumamı emretti. Kendisine okuma bilmediğimi söyledim. Beni kollarının arasına alıp kuvvetle sıktı; sonra ‘oku!’ dedi. Ben yine, ‘Okuma bilmem’ dedim. Beni tekrar kollarının arasına aldı, kuvvetle sıktı ve ‘oku!’ diye tekrar etti. Ben yine ‘Okuma bilmem’ dedim. Üçüncü defa kollarının arasına alıp daha kuvvetlice sıktıktan sonra bıraktı ve şöyle dedi: ‘Yaratan rabbinin adıyla oku; O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O, kalemle (yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediklerini öğretmiştir” (bk. Buhârî, “Bed’ü’l-vahy”, 3; Müslim, “Îmân”,

Alak Suresi Fazileti

Alak Suresi fazileti,

Alak Suresi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Alak Suresi Kur’an-ı Kerim’de kaçıncı sayfadadır?

Alak Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 597. sayfada yer alır.

Alak Suresi kaç ayettir?

Alak Suresi, 19 ayetten oluşur.

Alak Suresi hangi cüzde yer alır?

Alak Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 30. cüzde yer alır.

Alak Suresi kaç sayfadır?

Alak Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 1 sayfa içinde yer alır.

Alak Suresi Tefsiri

Kur’an Yolu Tefsiri kitabından Alak Suresi Tefsiri aşağıdadır.

Alak Suresi 1-5. Ayet Tefsiri

“Nüzûlü” bölümünde açıklandığı üzere bu âyetler Hz. Peygamber’e inen ilk vahiy olup ona ve onun şahsında bütün müslümanlara okumayı emretmiş, onları kalemle yazmaya ve ilimde gelişip yetkinleşmeye teşvik etmiştir. İlk vahyin “oku” emriyle başlaması ve bu emrin iki defa tekrar edilmesi, okumanın ve bilmenin dinde ve insan hayatında ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Kur’an’ın, canlılar arasında insanın farklı ve üstün yerini onun öğrenme özelliği ile tanımlaması son derece anlamlıdır (ayrıca bk. Bakara 2/31). Âyette Hz. Peygamber’e emredilen okumanın konusu belirtilmemiştir; çünkü başta kendisine indirilen vahiy ve kozmik evrendeki âyetler olmak üzere, okunması yani üzerinde inceleme yapıp zihin yorarak hakkında bilgi edinilmesi, ders ve ibret alınması gereken her şeyi tanıması, hakikatini anlayıp kavraması istenmektedir. Kuşku yok ki yaratanı tanımak, dinin de ilmin de temel gayesidir. Bu sebeple “Yaratan rabbinin adıyla oku!” buyurularak Hz. Peygamber’in okuma faaliyetine veya herhangi bir işe, başka varlıkların adıyla değil, yaratan rabbinin adıyla başlaması ve O’ndan yardım istemesi emredilmiştir. Âyete “Yaratan rabbinin adına oku!” şeklinde de mâna verilebilir. Sonuçta okumanın (veya herhangi bir faaliyetin) Allah’ın adıyla, Allah için ve Allah adına yapılması emredilmiştir. Âyette “Yaratan rabbinin adıyla oku!” buyurularak özellikle yaratma sıfatına vurgu yapılmıştır. Çünkü hem insandaki okuma yeteneği ve imkânını hem de onun okuduğu, incelediği, anlamaya ve kavramaya çalıştığı objeleri, nesneleri yaratan Allah’tır. İnsan, bilgi edinme sürecinde Allah’ın verdiği imkân ve yetenekleri kullanmakta, O’nun yarattığı şartlarda ve onun yarattığı varlıklar üzerinde inceleme ve araştırmalar yapmaktadır. Durum böyle iken, yani O’nun yarattığı yeteneklerle O’nun yarattığı varlık âlemini incelerken, bütün bu lutufları görmezlikten gelerek Allah’a şükretmemek, O’nu tanımamak, üstelik bunu bilim adına yapmak büyük bir nankörlüktür. Sözlükte “yapışmak, asılmak, sevgi, ilgi, kan emen kurtçuk” gibi anlamlara gelen alaka kelimesinin çoğulu olan 2. âyetteki “alak” ile aşılanmış yumurtanın ana rahminin iç cidarına asılı vaziyetinin (zigot) kastedildiği anlaşılmaktadır. Âyetler insanın kâmil bir varlık haline gelmesi için önce yaratanı, sonra da yaratılanı yani kendisini ve evreni tanımasının gerekli olduğunu gösterir (insanın yaratılış safhaları hakkında bk. Hac 22/5; Mü’minûn 23/14).“Nüzûlü” bölümünde anlatıldığı üzere Cebrâil Hz. Peygamber’e “oku” dediğinde o okuma işinin okuma yazma bilenler tarafından yapılabileceğini düşünerek “Ben okuma bilmem” demişti. İşte 3. âyet, bir bakıma Resûl-i Ekrem’in bu dolaylı özür beyanına bir cevap olmaktadır. Buna göre Allah’ın keremi sonsuzdur; O, insanı “alak”tan yaratıp mükemmel bir varlık haline getiren ve peygamberlik gibi yüce bir makama kadar erdiren kudretiyle, dilediği kullarına normal yollardan, yani kalemi ve diğer bilgi malzemesini kullanarak bir hocadan bilgi almasını sağlayarak okumayı öğretir, ama O, kullarından dilediğine, bir öğretici ve öğrenim aracılığı olmadan bilgi öğretmeye de kadirdir. 4 ve 5. âyetlerde kalemin önemi vurgulanmıştır; çünkü kalemde sayılamayacak kadar çok ve büyük faydalar vardır. Kalem vasıtasıyla ilimler tedvin edilmiş, hikmetler kaydedilmiş, öncekilerle ilgili haberler, bilgiler zaptedilmiş, Allah tarafından indirilmiş olan kutsal kitaplar yazılmıştır; kısaca uygarlıklar kalem sayesinde süreklilik kazanmış, kuşaktan kuşağa aktarılmış; Allah kalem vasıtasıyla insana bilmediklerini öğreterek onu cehalet karanlığından kurtarmış, ilmin aydınlığına kavuşturmuştur. Burada “kalem” kelimesinin, –işlevi ve amacı dikkate alındığında– bilinen kalemden bilgisayara kadar bütün okuma, yazma ve bilgi alıp verme araçlarını kapsadığını da belirtmek gerekir. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa:651-653

Alak Suresi 6-7. Ayet Tefsiri

Müfessirlerin çoğunluğu 6. âyette eleştirilen “insan” ile bilhassa İslâm’ın en azılı düşmanlarından olan Ebû Cehil’in kastedildiğini belirtirler. Rivayete göre Ebû Cehil, “Lât ve Uzzâ’ya yemin olsun, Muhammed’i namaz kılarken görürsem mutlaka ensesine binip yüzünü toprağa sürteceğim!” diyerek onun namaz kılmasını engellemeye karar vermişti. Hz. Peygamber’i namaz kılarken gördüğünde yeminini yerine getirmek isteyince hemen geri döndüğü ve garip bir şekilde elleriyle kendini korumaya çalıştığı görülmüş; niçin böyle tuhaf hareketler yaptığı sorulunca, “Benimle onun arasında ateşten bir hendek, korkunç bir varlık ve bazı kanatlı şeyler meydana geldi” demiştir. Hz. Peygamber, “Eğer bana yaklaşsaydı melekler onu kapıp parça parça edeceklerdi!” buyurmuş, bu olay üzerine 6-19. âyetler inmiştir (bk. Müslim, “Münâfik^n”, 38; İbn Kesîr, VIII, 461). Bu âyetlerin nüzûlüne böyle bir olay sebep olsa da, burada ifade edilen evrensel gerçek, hangi devirde olursa olsun insanın hayat mücadelesinde yalnız kendine güvenmesi, her durumda kendisini yeterli görüp Allah’ın yardım ve tevfikinden kendisini müstağni saymasıdır. Kur’an, Câhiliye putperestleri örneğinde, Allah’a karşı bu küstah tavrı çeşitli vesilelerle eleştirmektedir. “Gerçek şu ki” diye çevirdiğimiz kellâ kelimesi olumsuzluk edatı olup kendisinden sonra anlatılanların aslında olmaması gerektiğini ifade eder. Bu bağlamda, zenginliğine güvenerek şımaran ve kendini yeterli görerek nankörlük eden, azgınlaşıp hakka sırt çeviren insanın böyle yapmaması gerektiğini vurgular. Zira gerçekte insan zayıf ve muhtaç bir varlıktır; sağlık, huzur, sükûn ve emniyet içerisinde hayatını devam ettirebilmesi için öncelikle Allah’a ve kendisinin de üyesi bulunduğu toplumun diğer fertlerine ihtiyacı vardır. İnsanların ellerinde bulunan bütün imkânların gerçek sahibi ise kendileri değil, onu yaratan ve istediği anda ellerinden alma gücüne sahip olan Allah Teâlâ’dır. Buna rağmen insanın sahip olduklarına aldanıp şımararak Allah’a itaatten uzaklaşması, kendini kendine yeterli ve başkalarından üstün görmesi, kaderinin kendi elinde olduğunu iddia etmesi vb. küstahça tutumları bilgi, iman ve basiret eksikliğinden kaynaklandığı için Allah tarafından kınanmıştır. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: Sayfa: 653-654

Alak Suresi 8. Ayet Tefsiri

Alak sûresini Kur’an’ın ilk inen sûresi olarak kabul edenlere göre bu âyet de Kur’an’da âhiret hayatına dikkat çekmek üzere inmiş ilk âyet olup bir uyarı olarak dünya hayatının geçiciliğini, sonunda herkesin hesap için mutlaka Allah’ın huzuruna getirileceğini, bu sebeple azgınlık ve taşkınlıklardan sakınılması ve âhiret hayatı için hazırlık yapılması gerektiğini hatırlatmaktadır. Daha sonra inen birçok âyette âhiret hayatının varlığı kesin ve net bir şekilde açıklanarak iman esaslarından biri olduğu ortaya konmuş, dünyada yapılan iyi veya kötü işlerin orada hesabının sorulup karşılığının verileceği, iyilerin ödüllendirileceği, kötülerin ise cezalandırılacağı haber verilmiştir (bk. Bakara 2/177; Nisâ4/136). Bizim tercih ettiğimiz meâle göre 8. âyet, önceki iki âyetle bağlantılı olup, elindekini kendine ait sanan, Allah’ın gerçek sahip ve mâlik olduğu bilincinden yoksun bulunan, bu yüzden böbürlenen, azıp sapan insana karşı bir uyarıdır. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: Sayfa: 654

Alak Suresi 9-14. Ayet Tefsiri

Müfessirlerin çoğunluğuna göre bu âyetler Hz. Peygamber’e hitap ederek onun ve müminlerin Kâbe önünde namaz kılmalarını engellemeye kalkışan Ebû Cehil’e karşı bir eleştiri ve uyarıdır. Ancak bunları genel anlamda bütün insanlık için bir uyarı olarak değerlendirmek daha uygun olur. Zira âyetlerin içeriği dikkate alındığında burada, belli tarihsel kişi ve olayların ötesine uzanılarak her dönemde görülen ve dinin sosyal hayatı iyilik, hak ve adalet ilkeleri yönünde şekillendirme işlevini engellemek isteyen bütün zorbaların eleştirildiği ve insanlığın onlara karşı uyarıldığı anlaşılmaktadır. 11-12. âyetler ise hem kendisi doğru yolda olan hem de başkalarına Allah’a saygılı olmayı ve sorumluluk şuuru içerisinde bulunmayı emreden bir kimsenin ibadetten veya dinin emirlerini yerine getirmekten engellenmesinin kesinlikle yanlış ve haksız olduğunu ifade eder. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: Sayfa: 654

Alak Suresi 15-16. Ayet Tefsiri

“Perçeminden yakalayacağız” sözü mecazi bir ifade olup, “Onu tutup cehenneme atacağız, yüzünü kara çıkaracağız, yüzünü damgalayacağız, alçaltacağız” gibi değişik şekillerde açıklanmıştır (bk. Râzî, XXXII, 23). Kendini kendine yeterli gördüğü için azgınlık eden ve Allah’ın kullarının ibadet etmelerine, dinin emirlerini yerine getirmelerine engel olan kişinin, imtihan gereği bir süre veya dünya hayatı boyunca serbest bırakılsa da sonunda bir gün gelip yakasına yapışılacağı, hak ettiği cezayı göreceği bildirilmektedir. Âyette bu cezanın dünyada mı yoksa âhirette mi verileceğine dair bir açıklama yapılmadığına göre her ikisini de kapsadığı düşünülebilir. Nitekim Ebû Cehil ve benzerleri müslümanlar karşısındaki yenilgileri ve tükenişleriyle bu dünyada cezalarını görmüşlerdir; ayrıca âhirette de cezalandırılacakları birçok âyette haber verilmektedir. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: Sayfa: 655

Alak Suresi 17-19. Ayet Tefsiri

“Kurultay” diye çevirdiğimiz nâdî kelimesi, “bir konuda istişare etmek üzere toplanmak” anlamına gelen nedve kökünden türemiş olup kurultayda bir araya gelen heyeti ifade eder. Câhiliye döneminde Mekke’de bu tür toplantıların yapıldığı yere Dârunnedve denilirdi. “Zebâniler” diye çevirdiğimiz zebâniye kelimesi ise “itmek, savmak” anlamına gelen zeben kelimesinden türemiş çoğul bir isim olup azap meleklerini ifade eder. Rivayete göre Resûlullah İbrâhim’in makamında namaz kılarken Ebû Cehil, “Ben sana namaz kılma demedim mi!” diyerek onu tehdit edip engellemek istemiş, Hz. Peygamber de ona sert bir şekilde karşılık vermişti. Ebû Cehil, “Sen beni ne ile tehdit ediyorsun? Vallahi ben bu vadide adamları en çok olan kimseyim” demiş, bunun üzerine bu âyetler inmiştir (bk. Kurtubî, XIX, 127). Allah Teâlâ, “O hemen kurultayını çağırsın, biz de zebânileri çağıracağız” buyurarak Hz. Peygamber’e meydan okuyan Ebû Cehil’in aczini ortaya koymak istemiştir. Nitekim Ebû Cehil bu âyetleri dinlediği halde kötü niyetini gerçekleştirme yönünde herhangi bir teşebbüste bulunmaya cesaret edememiştir. 19. âyette tekrarlanan “hayır!” anlamındaki kellâ edatı da, o azgın insanın, Hz. Peygamber’e kötülük etmek üzere taraftarlarını çağırmaya asla cesaret edemeyeceğini gösterir. Burada Resûlullah’a, böyle azgın, Allah ve peygamber tanımaz kimseye boyun eğmemesi, namaz kılmaya ve secde etmeye devam ederek Allah’a yakınlaşma gayretlerini sürdürmesi emredilmiştir. Şüphe yok ki Allah’a yaklaşmak, O’nun emirlerine itaat etmekle ve bu itaatin en anlamlı ifadesi olan secde ile mümkündür. Nitekim Hz. Peygamber, “Kulun rabbine en yakın olduğu an secdede bulunduğu andır” buyurmuştur (Müslim, “Salât”, 215). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: Sayfa: 655-656

Alak Suresi Hakkında

Adını ikinci âyetinde geçen alak kelimesinden alan sûrenin âyet sayısı, bazı farklı görüşler olmakla birlikte, on dokuzdur. Fasılası (ب، ة، ى، م، ق) harfleridir. Genellikle “kan pıhtısı” diye açıklanan alakın, döllenmiş hücrenin ana rahminde tutunan, yani embriyon safhasından önceki halini (nidation) ifade ettiğini söylemek mümkündür. “Oku” anlamına gelen ilk kelimesi ikra’dan dolayı İkra’ adını da alan bu sûrenin ilk beş âyeti Hz. Muhammed’e gelen ilâhî vahyin başlangıcını teşkil etmektedir. Alak sûresinin Mekkî sûrelerden olduğu kesindir; ancak onun Kur’an’ın ilk nâzil olan sûresi olduğu konusunda ihtilâf vardır. Bazı müfessirler ilk nâzil olan sûrenin Müddessir, bazıları da Fâtiha olduğunu ileri sürmüşlerdir. Daha çok tercih edilen görüşe göre, Alak sûresinin ilk beş âyeti Kur’an’ın ilk nâzil olan âyetleridir. Müddessir sûresinin ilk âyetleri ile daha başka bazı âyetlerden sonra tam sûre olarak ilk nâzil olan sûre ise Fâtiha’dır.

Alak sûresinin ilk beş âyetinin nüzûlü hakkında Buhârî ile Müslim’in Hz. Âişe’den gelen rivayetlerine göre, Hz. Peygamber inzivaya çekilmeyi âdet edindiği Mekke ile Mina arasında bulunan Hira mağarasında iken, Ramazan ayının 27. Pazartesi gecesi tan yerinin ağarmaya başlamasından az önce ufukta nurdan bir şekil görmüş ve o zamana kadar hiç karşılaşmadığı bu nûrânî varlığın kendisine seslendiğini duymuştur. Resûl-i Ekrem olayı şöyle anlatır:

“O varlık bana Cebrâil olduğunu, Allah’ın beni peygamber seçtiğini ve bunu bildirmek için kendisini görevlendirdiğini söyledi. Bana istincâ*yı ve abdest almayı öğretti. Ben de temizlenip dönünce okumamı emretti. Kendisine okuma bilmediğimi söyledim. Beni kolları arasına alıp kuvvetle sıktı; sonra “Oku!” dedi. Ben yine, “Okuma bilmem” dedim. Beni tekrar kolları arasına aldı, kuvvetle sıktı ve “Oku!” diye tekrar etti. Ben yine “Okuma bilmem” dedim. Üçüncü defa kolları arasına alıp daha kuvvetlice sıktıktan sonra bıraktı ve şöyle dedi: ‘Oku, yaratan rabbinin adıyla; insanı alaktan yaratan O’dur. Oku, rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğreten O’dur. İnsana bilmediğini öğreten O’dur.”‘ (Buhârî, “Bedü’l-vahy”, 3; Müslim, “Îmân”, 252).

Sûrenin geri kalan on dört âyetinin çok daha sonra ve Ebû Cehil hakkında nâzil olduğu rivayet edilir.

Alak sûresi, vahiy bilgisinin insanı olgunlaştırmadaki önemini belirtmektedir. Buna göre yaratanı tanımak, ilmin de dinin de temelini teşkil eder. İlk vahyin “oku” emriyle başlaması ve bu emrin beş kısa âyet içinde iki defa tekrar edilmesi, okumanın insan hayatında ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Birinci emrin yaratanı, ikinci emrin ise kalem karinesiyle yaratılanları tanımaya işaret olduğu da söylenmiştir. Kur’an, insanın öteki canlılar arasındaki yerini belirlerken onun “mazhar-ı esmâ” (el-Bakara 2/31) kılındığını ve bu öğrenme özelliği ile onlardan ayrıldığını ifade eder. Bilgisiz olan ve biraz da zenginliğine güvenip şımaran kimsenin kolayca emir ve kuralları çiğnediği, bu sûrenin daha sonraki âyetlerinde bildirilir. İnsanın gerçek kurtuluşu ise Allah’a yakınlaşma çabasına bağlıdır. Bu da onun çevresine zarar veren kötü ve çirkin huylardan arınıp Allah’ın emirlerine itaat etmesiyle ve bu itaatin en belirgin ifadesi olan secde ile mümkündür. Sûrenin son âyeti buna işaret etmek üzere secde emrini ihtiva etmektedir; nitekim bu son âyette tilâvet secdesi* vardır. Sûre, insanı hem başlangıç, hem sonuç bakımından bütün olarak ele almaktadır. İnsan olarak yaratılmak bilmeyi, tanımayı, tanımak ise yaratana secde etmeyi gerektirir. Sûre bütünüyle, “Ben cinleri ve insanları yalnızca bana kulluk etsinler diye yarattım” (ez-Zâriyât 51/56) âyetinin açıklaması gibidir.

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, “Bedü’l-vahy”, 3; Müslim, “Îmân”, 252; Taberî, Tefsîr, XXX, 161-166; Fahreddin er-Râzî, Tefsîr, XXXI, 13-26; İbn Hişâm, es-Sîre, I, 235-237; Süyûtî, el-İtkan, I, 31-33; Elmalılı, Hak Dini, VIII, 5942-5963; Maurice Bucaille, Tevrat, İnciller, Kur’ân-ı Kerîm ve Bilim (trc. Suat Yıldırım), İzmir 1981, s. 295; G. T. M. Prinsloo, “The Composition and Interpretation of Sura 96”, Journal for Islamic Studies, VII/9, South Africa 1987, s. 48-66.

Emin Işık


Bu sayfayı sevdiklerinle paylaşarak bize destek olmak ister misin?

TwetlePaylaşPinterestRedditTumblrLinkedin

Alak Suresi ile ilgili yorum yap




Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Atıf-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Suresi.com.tr - 2020