Suresi.com.tr

Ana sayfa » » Cin Suresi

Cin Suresi

Cin Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 28 âyettir. Ağırlıklı olarak cinlerden bahsettiğiiçin “Cin sûresi” adını almıştır. Sûrede ayrıca tevhit, peygamberlik ve öldüktensonra dirilmek gibi meseleler konu edilmektedir.

İçindekiler

Cin Suresi Arapça Oku

Cin Suresi Arapça yazılı olarak okumak için lütfen sayfayı aşağı kaydırın.

Cin Suresi Arapça 1. Sayfa

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

قُلْ اُو۫حِيَ اِلَيَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُٓوا اِنَّا سَمِعْنَا قُرْاٰناً عَجَباًۙ١يَهْد۪ٓي اِلَى الرُّشْدِ فَاٰمَنَّا بِه۪ۜ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَٓا اَحَداًۙ٢وَاَنَّهُ تَعَالٰى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَداًۙ٣وَاَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَف۪يهُنَا عَلَى اللّٰهِ شَطَطاًۙ٤وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِباًۙ٥وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقاًۙ٦وَاَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَداًۙ٧وَاَنَّا لَمَسْنَا السَّمَٓاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَساً شَد۪يداً وَشُهُباًۙ٨وَاَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِۜ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْاٰنَ يَجِدْ لَهُ شِهَاباً رَصَداًۙ٩وَاَنَّا لَا نَدْر۪ٓي اَشَرٌّ اُر۪يدَ بِمَنْ فِي الْاَرْضِ اَمْ اَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَداًۙ١٠وَاَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذٰلِكَۜ كُنَّا طَرَٓائِقَ قِدَداًۙ١١وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ نُعْجِزَ اللّٰهَ فِي الْاَرْضِ وَلَنْ نُعْجِزَهُ هَرَباًۙ١٢وَاَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدٰٓى اٰمَنَّا بِه۪ۜ فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّه۪ فَلَا يَخَافُ بَخْساً وَلَا رَهَقاًۙ١٣

Cin Suresi Arapça 2. Sayfa

وَاَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَۜ فَمَنْ اَسْلَمَ فَاُو۬لٰٓئِكَ تَحَرَّوْا رَشَداً١٤وَاَمَّا الْقَاسِطُونَ فَكَانُوا لِجَهَنَّمَ حَطَباًۙ١٥وَاَنْ لَوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّر۪يقَةِ لَاَسْقَيْنَاهُمْ مَٓاءً غَدَقاًۙ١٦لِنَفْتِنَهُمْ ف۪يهِۚ وَمَنْ يُعْرِضْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّه۪ يَسْلُكْهُ عَذَاباً صَعَداًۙ١٧وَاَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلّٰهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللّٰهِ اَحَداًۙ١٨وَاَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللّٰهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَداًۜ۟١٩قُلْ اِنَّمَٓا اَدْعُوا رَبّ۪ي وَلَٓا اُشْرِكُ بِه۪ٓ اَحَداً٢٠قُلْ اِنّ۪ي لَٓا اَمْلِكُ لَكُمْ ضَراًّ وَلَا رَشَداً٢١قُلْ اِنّ۪ي لَنْ يُج۪يرَن۪ي مِنَ اللّٰهِ اَحَدٌ وَلَنْ اَجِدَ مِنْ دُونِه۪ مُلْتَحَداًۙ٢٢اِلَّا بَلَاغاً مِنَ اللّٰهِ وَرِسَالَاتِه۪ۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَداًۜ٢٣حَتّٰٓى اِذَا رَاَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ اَضْعَفُ نَاصِراً وَاَقَلُّ عَدَداً٢٤قُلْ اِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ مَا تُوعَدُونَ اَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبّ۪ٓي اَمَداً٢٥عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلٰى غَيْبِه۪ٓ اَحَداًۙ٢٦اِلَّا مَنِ ارْتَضٰى مِنْ رَسُولٍ فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِه۪ رَصَداًۙ٢٧لِيَعْلَمَ اَنْ قَدْ اَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَاَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَاَحْصٰى كُلَّ شَيْءٍ عَدَداً٢٨

Cin Suresi Arapça Dinle

Cin Suresi Arapça Dinle, Cin Suresi’ni Abdulbaset Abdussamed’den Arapça dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna basın.

Cin Suresi Türkçe Oku

Cin Suresi Türkçe latin alfabeysiyle yüzünden okumak için lütfen sayfayı aşağı kaydırın.

    Cin Suresi Türkçe 1. Sayfa

    Bismillahir rahmanir rahim.

  1. Kul uhıye ileyye ennehustemea neferun minel cinni fe kalu inna semi’na kur’anen aceba.
  2. Yehdi iler ruşdi fe amenna bih, ve len nuşrike bi rabbina ehada.
  3. Ve ennehu teala ceddu rabbina mettehaze sahıbeten ve la veleda.
  4. Ve ennehu kane yekulu sefihuna alallahi şetata.
  5. Ve enna zanenna en len tekulel insu vel cinnu alallahi keziba.
  6. Ve ennehu kane ricalun minel insi yeuzune bi ricalin minel cinni fe zaduhum reheka.
  7. Ve ennehum zannu kema zanentum en len yeb’asallahu ehada.
  8. Ve enna le mesnes semae fe vecednaha muliet haresen şediden ve şuhuba.
  9. Ve enna kunna nak’udu minha mekaıde lis sem’i fe men yestemiıl ane yecid lehu şihaben rasada.
  10. Ve enna la nedri eşerrun uride bi men fil ardı em erade bi him rabbuhum reşeda.
  11. Ve enna minnes salihune ve minna dune zalik, kunna taraika kıdeda.
  12. Ve enna zanenna en len nu’cizallahe fil ardı ve len nu’cizehu hereba.
  13. Ve enna lemma semi’nel huda amenna bih, fe men yu’min bi rabbihi fe la yehafu bahsen ve la reheka.
  14. Cin Suresi Türkçe 2. Sayfa

  15. Ve enna minnel muslimune ve minnel kasitun, fe men esleme fe ulaike teharrev reşeda.
  16. Ve emmel kasitune fe kanu li cehenneme hataba.
  17. Ve en levistekamu alet tarikati le eskaynahum maen gadeka.
  18. Li neftinehum fih, ve men yu’rıd an zikri rabbihi yeslukhu azaben saada.
  19. Ve ennel mesacide lillahi fe la ted’u maallahi ehada.
  20. Ve ennehu lemma kame abdullahi yeduhu kadu yekunune aleyhi libeda.
  21. Kul innema ed’u rabbi ve la uşriku bihi ehada.
  22. Kul inni la emliku lekum darren ve la reşeda.
  23. Kul inni len yucireni minallahi ehadun ve len ecide min dunihi multehada.
  24. İlla belagan minallahi ve risalatih, ve men ya’sıllahe ve resulehu fe inne lehu nare cehenneme halidine fiha ebeda.
  25. Hatta iza reev ma yuadune fe se ya’lemune men ad’afu nasıren ve ekallu adeda.
  26. Kul in edri e karibun ma tuadune em yec’alu lehu rabbi emeda.
  27. Alimul gaybi fe la yuzhiru ala gaybihi ehada.
  28. İlla menirteda min resulin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihi rasada.
  29. Li ya’leme en kad eblegu rısalati rabbihim ve ehata bima ledeyhim ve ahsa kulle şey’in adeda.

Cin Suresi Türkçe Meali Oku

Cin Suresi Türkçe Meali okumak için lütfen sayfayı aşağı kaydırın.

    Cin Suresi Türkçe Meali 1. Sayfa

    Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

  1. De ki: “Cinlerden bir grubun (Kur’an’ı) dinleyip de şöyle dedikleri bana vahyolundu: “İnan olsun biz acaip bir Kuran dinledik.
  2. Doğru yola iletiyor. Biz de ona iman ettik, Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız.
  3. Doğrusu O Rabbimizin şanı çok yüksektir, ne bir arkadaş edinmiş, ne de bir çocuk.
  4. Doğrusu bizim beyinsiz, Allah’a karşı saçma şeyler söylüyormuş.
  5. Doğrusu biz insanları ve cinleri Allah’a karşı asla yalan söylemez sanmışız.
  6. Doğrusu insanlardan bazı erkekler cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların istilalarını artırıyorlardı.
  7. Doğrusu onlar sizin sandığınız gibi sanmışlardı ki, Allah hiçbir kimseyi asla peygamber göndermeyecek.
  8. Doğrusu biz o göğü yokladık da onu kuvvetli muhafızlar ve atılmaya hazır ateşin aleviyle doldurulmuş bulduk.
  9. Doğrusu biz dinlemek için onun bazı mevkilerinde otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir alev buluyor.
  10. Doğrusu biz bilmiyoruz, o yeryüzündeki kimselere bir kötülük mü arzu edilmiştir, yoksa Rableri onlara bir hayır mı dilemiştir.
  11. Doğrusu bizler: Bizlerden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Dilim dilim tarikatlar olmuşuz.
  12. Doğrusu biz anladık ki, Allah’ı yeryüzünde aciz bırakmamıza ihtimal yok, kaçmakla da O’nu asla aciz bırakamayız.
  13. Doğrusu biz o hidayet rehberini dinlediğimizde ona iman ettik. Her kim O Rabbine iman ederse artık ne hakkı yenmek ne de istila olunmak korkusu kalmaz.
  14. Cin Suresi Türkçe Meali 2. Sayfa

  15. Ve doğrusu bizler: Bizlerden müslümanlar da var, bizlerden haksızlar da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır.
  16. Ama haksızlar, cehenneme odun olmuşlardır!”
  17. Onlar gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette kendilerini bol bir su ile suvarırdık.
  18. Onları onun içinde imtihan edelim diye. Her kim de Rabbini anmaktan yüz çevirirse O, onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.
  19. Şüphesiz ki, mescitler hep Allah içindir, o halde Allah’ın yanında başka birine dua etmeyin!
  20. Allah’ın kulu kalkmış O’na dua ederken neredeyse onun etrafında keçeler gibi birbirlerine geçeceklerdi.
  21. De ki: “Ben ancak Rabbime dua ederim ve O’na hiçbir ortak koşmam.”
  22. De ki: “Haberiniz olsun, ben size kendiliğimden ne bir zarar verebilirim, ne de bir irşad yapabilirim.
  23. De ki: “Allah’tan beni kimse kurtaramaz ve ben, O’ndan başka bir sığınacak bulamam.
  24. Ancak Allah’tan ve elçilik görevlerinden bir tebliğ yapabilirim. Her kim de Allah’a ve Rasulüne isyan ederse, muhakkak ona içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.
  25. Nihayet o vadolundukları şeyi gördüklerinde, artık bileceklerdir, kimmiş yardımcısı en zayıf ve sayıca en az olan!
  26. De ki: “Ben dirayetle bilmem, o size vadolunan yakın mı, yoksa Rabbim onun için bir uzun süre mi koyar?”
  27. O bütün gaybı bilir, fakat gaybına kimseyi apaçık vakıf kılmaz.
  28. Seçtiği bir elçiden başka; çünkü onun önünden ve ardından gözetleyiciler dizer.
  29. Rablerinin gönderdiklerini hakkıyla ulaştırmış olduklarını, onlarda bulunan her şeyi kuşattığını ve herşeyi bir bir saymış olduğunu bilsin diye.

Cin Suresi Türkçe Meali Dinle

Cin Suresi Türkçe Meali Dinle, Cin Suresi Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN’in Türkçe Mealini, Ahmet DENİZ’den dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna basın.

Cin Suresi Konusu

Cin Suresi konusu, Sûrenin ana konusu cinler ve bunlara ait özel durumlardır. Sûrede bir cin topluluğunun Hz. Peygamber’den Kur’an dinlediği ve ona iman ettiği, inanç bakımından cinlerin de müminler ve kâfirler olarak ikiye ayrıldığı bildirilmekte ve cinlerle ilgili olarak insanın normal yollardan elde edemeyeceği bilgiler verilmektedir. Ayrıca sûrede Allah Teâlâ’nın varlığı, birliği, büyüklüğü, evrendeki hükümranlığı ve Allah’tan başkasına ibadet edilmemesinin gereği üzerinde durulmuş, öldükten sonra dirilme ve hesap vermeye iman gibi İslâm’ın bazı inanç esasları ele alınmıştır. Gayb bilgisinin Allah’a mahsus olduğu, bu bilgileri ancak kendisinin razı olduğu kimselere bildireceği ve Allah’ın ilminin kuşatıcılığı ifade edilerek sûre sona ermiştir.

Cin Suresi Nuzül

Mushaftaki sıralamada yetmiş ikinci, iniş sırasına göre kırkıncı sûredir. A‘râf sûresinden sonra, Yâsîn sûresinden önce Mekke’de inmiştir.Abdullah b. Abbas’tan nakledilen rivayete göre bir gün Hz. Peygamber ashabından birkaç kişiyle birlikte Ukaz panayırına doğru giderken Nahle denilen yerde ashabına sabah namazını kıldırmıştı. Onun namazda okuduğu âyetleri işiten cinler bu âyetlerin tesirini derinden hissedip hayranlık duymuşlar, bu olayı kendi topluluklarına da anlatmışlar ve Kur’an’a inandıklarını, artık rablerine hiçbir şeyi ortak koşmayacaklarını açıklamışlardır. İşte bu olay üzerine Cin sûresi inmiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 72).

Cin Suresi Fazileti

Cin Suresi fazileti,

Cin Suresi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Cin Suresi Kur’an-ı Kerim’de kaçıncı sayfadadır?

Cin Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 571. sayfada başlar, 572. sayfada biter.

Cin Suresi kaç ayettir?

Cin Suresi, 28 ayetten oluşur.

Cin Suresi hangi cüzde yer alır?

Cin Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 29. cüzde yer alır.

Cin Suresi kaç sayfadır?

Cin Suresi, Kur’an-ı Kerim’de toplam 2 sayfa içinde yer alır.

Cin Suresi Tefsiri

Kur’an Yolu Tefsiri kitabından Cin Suresi Tefsiri aşağıdadır.

Cin Suresi 1-3. Ayet Tefsiri

Sözlükte cin, “örtmek, gizli kalmak” anlamındaki cenne fiilinden isim olup “gizli, görünmeyen varlıklar” mânasına gelir, tekili cinnîdir. Terim olarak cin, ateşten yaratılmış, duyularla idrak edilemeyen, şuur ve irade sahibi, ilâhî emirlere uymakla yükümlü olan, insanlar gibi iyileri ve kötüleri bulunan varlık türünü ifade eder. Cin kelimesi gerek Kur’an’da (22 yerde) gerekse diğer İslâmî kaynaklarda insan ve melek dışındaki üçüncü bir akıllı / şuurlu varlık türünün adı olarak kullanılmıştır.İnsanlar gibi cinler de kendi aralarında evlenip çoğalırlar; insanlara nisbetle daha üstün bir güce sahiptirler. Meselâ kısa sürede uzun mesafeleri katedebilir, insanlar onları görmedikleri halde onlar insanları görür, insanların bilmediği bazı hususları bilirler; fakat gaybı bilemezler. Cinlerin gaybı bildiklerine dair yanlış inancı Kur’an kesinlikle reddeder (bk. Sebe’ 34/14). Gökteki meleklerin konuşmalarından gizlice haber almak isterlerse de buna imkân verilmez (bk. Hicr 15/18). Kur’an bazı cinlerin Hz. Süleyman’ın emrine girerek ordusunda hizmet gördüklerini ve insanlarla beraber çalıştıklarını bildirmektedir (bk. Sebe’ 34/12-13).Cin telakkisi insanlık tarihinin her döneminde ve bütün kültürlerde mevcuttur. Eski Asurlular ve Bâbilliler’de kötü ruh ve cinlere inanılırdı. Sâmî kökenli kavimlerde cinlerin değişik sınıfları bulunduğu kabul edilirdi. Eski Mısır’da cinler çoğunlukla yılan, kertenkele gibi sürüngenlere benzetilirdi. Eski Yunanlılar’da daimon adı verilen insan üstü varlıklar bulunduğu kabul edilir, bunlar iyi ve kötü olarak ikiye ayrılırdı. Eski Romalılar’da da insanlara zarar verebilen kötü ruhlar telakkisi mevcuttu. Çinliler’de cinlerin her yerde bulunduğu, iyi ve kötülerinin olduğu kabul edilirdi. Özellikle taoist rahipleri cinlerin zararlarından korunmak için muska yazar, efsun yaparlardı. Hintliler’de de iyi ve kötü cin telak kisi mevcuttu. İran kültüründe cin telakkisi Zerdüşt öncesinden gelir. Eski Türkler’de cinler bütün hastalıkların kaynağı kabul edilir, bu cinler şaman tarafından hasta bedenlerden uzaklaştırılırdı.İsrail kültüründe, daha çok İran’ın düalist sisteminin tesiriyle kötü ruh ve cin anlayışı belirginleşmişti. Yahudiler cinlerin çöllerde ve harabelerde yaşadığına inanırlardı. Yahudi kutsal kitaplarında ağrı ve felâket veren, kan emen cinlerden söz edilirdi (II. Samuel, 1/9; Süleyman’ın Meselleri, 30/15). Hıristiyan kültüründe cin telakkisi daha çok Yahudilik etkisinde gelişmiştir. Yeni Ahid, cinleri putperestlerin tanrıları (meselâ bk. Resullerin İşleri, 17/18 ), bedensel ve ruhsal hastalıkların kaynağı (Matta, 12/28; Luka, 11/20) olarak gösterir. Bilhassa XII. yüzyıldan itibaren cin telakkisi hıristiyan sanatının önemli bir teması haline gelmiştir. Avrupa’da ve daha sonra Amerika’da cadılık ve büyücülük büyük ilgi görmüştür.İslâm’dan önce Araplar cinlere bazı tanrısal güç ve yetenekler yükler, onlar adına kurban keserlerdi. Cinlerin kâhinlere gökten haberler getirdiğine inanırlar; böylece Allah ile bu gizli varlıklar arasında bir bağ kurarlardı (bk. İbn Âşûr, VII, 405). Câhiliye Arapları’nın bir kısmı şeytanın şer tanrısı olduğuna inanır, melekleri Allah’ın askerleri, cinleri de şeytanın askerleri sayarlardı (bk. En‘âm 6/100). Kur’ân-ı Kerîm bu bâtıl inançları reddetmiş, cinlerin de insanlar gibi Allah’a kulluk etmeleri için yaratıldıklarını haber vermiştir (Zâriyât 51/56). Onlara da peygamber gönderilmiş, içlerinden iman edenler olduğu gibi inkâr edenler de olmuştur (En‘âm 6/130). Hz. Peygamber ilâhî emirleri cinlere de tebliğ etmiştir (Ahkaf 46/29; cinlerin insanlarla ilişki kurup kuramayacağı konusunda bk. Nâs 114/6; cinler hakkında bilgi için bk. M. Süreyya Şahin-Ahmet Saim Kılavuz, “Cin”, DİA, VIII, 5-10, ayrıca bk. En‘âm 6/100; Hicr 15/27; Kehf 18/50).Yukarıda “Nüzûlü” başlığında belirtildiği üzere cinlerden bir grup, Hz. Peygamber’den Kur’an dinledikten sonra geri dönüp, doğru yolu gösteren ve üstün nitelikleri sebebiyle kendilerini hayran bırakan Kur’an’a inandıklarını, artık rablerine hiçbir şeyi ortak koşmayacaklarını kendi topluluklarına açıklayarak onları da uyarmaya çalışmışlardır. Âyetten anlaşıldığına göre Hz. Peygamber o esnada Kur’an dinleyen cinleri görmemiş, fakat onların Kur’an dinledikleri kendisine vahiy yoluyla bildirilmiştir; ancak daha sonraki buluşmalarında cinleri gördüğü ve onlara tebliğde bulunduğu rivayet edilmiştir (bilgi için bk. Ahkaf 46/29). Cinlerin Kur’an’ı dinlediklerini haber vermekten maksat, Hz. Peygamber’den defalarca Kur’an dinledikleri halde iman etmemekte direnen müşriklerin cinlerden ibret ve örnek almalarını sağlamaktır (Şevkânî, V, 350).3. âyette “rabbimizin şanı” diye çevirdiğimiz tamlamadaki ced kelimesi sözlükte “büyüklük, ululuk, zenginlik, güç, asıl” anlamlarına gelmektedir. Burada Allah’ın şanının yüce olduğunu ve hiçbir şeye muhtaç olmadığını ifade eder. Âyetin devamında “O, ne bir eş edinmiştir ne de çocuk” meâlindeki cümle de bu yorumu desteklemektedir. Cinlerin bu sözleri onların, müşriklerin “Melekler Allah’ın kızlarıdır” şeklindeki inançlarından haberdar olduklarını ve bu bâtıl inancı reddettiklerini gösterir. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 472-474

Cin Suresi 4-5. Ayet Tefsiri

Mücâhid’e göre cinlere Allah hakkında asılsız şeyler söyleyerek onları Allah’tan başkasına tapmaya davet eden “beyinsiz”den maksat İblîs’tir (bk. Kurtubî, XIX, 9); İblîs Allah’a eş, ortak ve çocuk isnadında bulunur, cinler de ona inanırlardı; ama Kur’an’ı dinleyip bilinçlendikten sonra artık ona inanmaktan vazgeçmişlerdir (Taberî, XIX, 68). Beyinsiz, yalnız İblîs değil, “Cinlerin inkârcı ve itaatsiz olanlarıdır” şeklinde açıklanmıştır (Şevkânî, V, 351). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 474

Cin Suresi 6. Ayet Tefsiri

Rivayete göre Câhiliye döneminde bir kimse geceleyin ıssız bir vadide bulunup da başına bir şey gelmesinden korktuğunda, “Kötülerin şerrinden bu vadinin efendisine sığınırım” diyerek cinlerin şerrinden onların efendisine sığınırdı. İşte “Onların şaşkınlıklarını arttırırlardı” meâlindeki cümle bu cinlerin kendilerine sığınılmasından dolayı kibirlenip azgınlaştıklarını anlatmaktadır (Ebüssuûd, IX, 43; Şevkânî, V, 351-352).Kur’ân’ı Kerîm’de, Hz. Süleyman’la ilgili anlatılanlar dışında, cinlerin insanlarla ilişki kurduğuna, insanlar üzerinde etkili olduğuna, cinci, büyücü gibi bazı kişilerin cinlerin etkisini önlediklerine dair hiçbir bilgi yoktur. Bazı âlimler, faiz yiyenlerin kıyamet gününde mezarlarından şeytan çarpmış gibi kalkacağını bildiren âyete (Bakara 2/275) dayanarak cinlerin insanları etkileyeceğini ileri sürmüşlerse de bunun temsilî bir anlatım olduğu açıktır. Cinlerin etkisini önlemek için Felâk ve Nâs sûrelerini okumayı tavsiye eden bazı hadisler (meselâ bk. Tirmizî, “Tıb”, 16; Nesâî, “İstiâze”, 37; İbn Mâce, “Tıb”, 33) dolayısıyla da cinlerin insanlar üzerinde etkili olduğu yönünde görüşler ileri sürülmüştür. Ancak bu tür hadislerin, aslında fizyolojik sebeplerden kaynaklanan bazı hastalıklar veya bunalımlar için psikolojik bakımdan bir yatıştırma ve terapi amacı taşıdığı düşünülebilir.Bazı müfessirler, “… onların şaşkınlıklarını arttırırlardı” meâlindeki cümleyi, “Cinler insanların taşkınlıklarını arttırırlardı” şeklinde de yorumlamışlardır. İbn Âşûr’a göre müşriklerden bir topluluk, cinlerin kendilerine kötülük etmelerinden korktukları için onlara ibadet ederlerdi, bu durum cinlere tapanların günah ve sapkınlığını arttırırdı (XIX, 225). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 474-475

Cin Suresi 7. Ayet Tefsiri

İnsanlardan âhireti inkâr edenler olduğu gibi cinlerin de Kur’an dinlemeden önce âhireti inkâr ettikleri, öldükten sonra tekrar dirilme olacağına inanmadıkları anlaşılmaktadır. Zira İblîs onlara da menfi telkinlerde bulunmaktadır. “Allah’ın hiç kimseyi tekrar diriltmeyeceğini sanırlardı” diye çevirdiğimiz kısım “Allah’ın hiç kimseyi göndermeyeceğini sanırlardı” şeklinde de tercüme edilebilir. Bu takdirde insanların da cinler gibi Allah’ın hiçbir peygamber göndermeyeceğine inandıklarını söylemiş olurlar. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 475

Cin Suresi 8-10. Ayet Tefsiri

Tefsirlerde anlatıldığına göre cinler öteden beri göklerde dolaşır, oradaki melek vb. varlıkların konuşmalarını dinlerler, aldıkları bilgilere kendilerinden de yorumlar katarak onlarla irtibat kuran kâhinlere anlatırlardı (bk. Şevkânî, V, 352-353). 9. âyetin “Halbuki biz (daha önce, göğü) dinlemek için onun oturulabilecek yerlerinde otururduk” meâlindeki kısmı da buna işaret eder. Ancak Hz. Peygamber gönderildikten ve Kur’an indirilmeye başlandıktan sonra cinlerin gökleri dinlemesine izin verilmediği anlaşılmaktadır. Nitekim 8. âyette verilen bilgiye göre cinler, gökleri araştırıp yokladıklarını, ancak göklerin güçlü bekçiler tarafından korunmuş ve alev toplarıyla donatılmış olduğunu gördüklerini ifade etmişlerdir. 9. âyetin son cümlesine göre de cinler, gök ehline kulak misafiri olup gizlice onlardan bilgi kapmaya çalışanlara gözetleme yerlerinden alev topları atılarak gökleri dinlemelerinin engellendiğini söylemişlerdir. Sûrenin nüzûl sebebini anlatan İbn Abbas da önceden cinlerin, Allah’ın meleklere evrenin yönetimiyle ilgili olarak gönderdiği vahyi dinlediklerini, ancak Hz. Peygamber’in gönderilmesiyle birlikte onların gökleri dinlemelerinin yasaklandığını, bunun sebebini araştırırlarken Nahle denilen yerde Hz. Peygamber’le karşılaştıklarını ve böylece göklerden haber almalarını engelleyen şeyin ne olduğunu anladıklarını haber vermektedir (Buhârî, “Tefsîr”, 72; ayrıca bk. Hicr 15/17-18; Sâffât 37/7-10; Mülk 67/5).Elmalılı, Hz. Peygamber’i göklere, getirdiği âyet ve mûcizeleri de alev toplarına benzeterek bu âyetleri te’vil etmekte, Kur’ân-ı Kerîm karşısında insan ve cin şeytanlarının ödlerinin koptuğunu, dillerinin tutulduğunu ve artık eskisi gibi gayptan dem vuramayacaklarını anladıklarını söylemektedir (VIII, 5404).Bazı müfessirler 10. âyeti şöyle yorumlamışlardır: “Gönderilen peygambere itaat edecekler de Allah onları doğru yola mı iletecek, yoksa isyan edecekler de onları helâk mi edecek, bilmiyoruz” (Taberî, XIX, 70). Bu âyetten cinlerin gaybı bilmedikleri anlaşılmaktadır. Hicr sûresinin 17 ve 18. âyetlerinin tefsirinde de açıklandığı üzere burada vahyin korunduğuna, Allah’ın dilemesi dışında hiçbir gücün gayb ilmine ulaşamayacağına, kâhinlik, büyücülük gibi kötü amaçlar için kullanmak maksadıyla vahyî bilgileri öğrenmeye kalkışan şeytanî güçlerin alev toplarıyla engellendiğine işaret edilmiştir. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 475-476

Cin Suresi 11. Ayet Tefsiri

Cinlerin, Kur’an’ı tanımadan önce de iyilerinin ve kötülerinin olduğu belirtilmektedir. “Hâsılı biz farklı gruplardan oluşuyoruz” meâlindeki cümle cinlerin de insanlar gibi çeşitli fırka ve mezheplere ayrıldığını gösterir. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 476

Cin Suresi 12-13. Ayet Tefsiri

Cinler, Kur’ân-ı Kerîm’i dinleyince evrendeki her şeyin Allah’ın kudretinde olduğunu, onun iyileri ödüllendirip kötüleri cezalandıracağını, kimsenin Allah’a güç yetiremeyeceğini ve O’nun elinden kaçıp kurtulmanın mümkün olmadığını Kur’an’dan öğrenip anlamışlar; kendileri iman ettikten sonra diğerlerini de inkârcılıktan ve Allah’a ortak koşmaktan sakınmaya çağırmışlardır. 13. âyette Allah’ın kullarına karşı adaletle muamele edeceği cinlerin ağzından dile getirilmektedir. Bu da Allah’ın iyilikleri ödüllendirme, kötülükleri cezalandırma konusunda ki kusursuz adaletinin mutlaklığına yani insanlarla sınırlı olmayıp irade sınavına tâbi tutulan bütün varlıkları kapsadığına yapılan bir vurgu olarak değerlendirilmelidir. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 476-477

Cin Suresi 14-15. Ayet Tefsiri

“Haksızlığa sapanlar”dan maksat inanç ve amelde doğruluktan, adaletten sapanlardır. Bunlar, özellikle Allah’a ortak koşmakla hem hakikat çizgisinden saptıkları hem de böylece kendilerine haksızlık ettikleri için âyette “zalimler” anlamına gelen kåsitûn sıfatıyla nitelendirilmişlerdir (İbn Âşûr, XXIX, 236). Nitekim bir âyet-i kerîmede şirk büyük bir haksızlık (zulüm) olarak nitelenmiştir (Lokmân 31/13). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 477

Cin Suresi 16-17. Ayet Tefsiri

Müfessirler bu âyetlerin cinlerin sözü değil, sûrenin 1. âyetinin başında yer alan, “De ki …” buyruğu ile bağlantılı olduğunu kabul ederler (Zemahşerî, IV, 170; Şevkânî, V, 355). Buna göre mâna şöyle olur: “Ey Peygamber! Muhataplarına, sana vahyolunan yukarıdaki bilgileri duyurduğun gibi şu gerçeklerin vahyolunduğunu da duyur: Eğer onlar teslimiyet gösterip hak yolda dosdoğru yürürlerse biz de kendilerini, içinde denemek üzere nimetlere boğarız…” Burada, doğru yolda gidenlere bolca nimetler nasip edileceği, ama bu lutufların daima bir fitne yani sınav ve deneme amacı da taşıdığı belirtilmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de, inancı doğru, yaşayışı düzgün olanların nimetlerle, güzel bir hayatla ödüllendirileceği (meselâ bk. Nahl 16/97; Nûh 71/10-12); fakat bu lutufların aynı zamanda bir sınav riski taşıdığı (meselâ bk. Enfâl 8/28; Tâhâ 20/131; Zümer 39/49) başka yerlerde de bildirilmiştir. 16. âyete şöyle de mâna verilir: Eğer onlar, içinde bulundukları inkârcılığa devam ederlerse istidrâc olarak onların rızıklarını çoğaltırız, sonunda zenginliklerine ve güçlerine güvenerek fitneye düşer, büsbütün sapkınlaşırlarsa onları hem dünyada hem de âhirette cezalandırırız (Taberî, XXIX, 72; Şevkânî, V, 356; istidrâc kavramı için bk. A‘râf 7/182). Bu mânayı destekleyen başka âyetler de vardır (meselâ bk. En‘âm, 6/44). 17. âyette de Allah’ı anmaktan yüz çevirenlerin çetin bir azaba atılacakları ifade buyurulmuştur. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 479

Cin Suresi 18. Ayet Tefsiri

Mescid, müslümanların namaz kılmalarına ayrılmış mekânı ifade eder (bk. Bakara 2/114). Bu âyet de sûrenin birinci âyetinde geçen, “bir cin topluluğunun (Kur’an’ı) dinlediği” meâlindeki cümlecikle bağlantılı olup ibadet yerlerinin Allah’a mahsus olduğunu, insanların Allah’tan başkasına ibadet etmemeleri gerektiğinin Hz. Peygamber’e vahyedildiğini bildirmektedir. Müfessirler, buradaki mesâcid kelimesine bunun dışında şu anlamları da vermişlerdir: a) Mescidlerden maksat Mescid-i Haram’dır. Âyet Kâbe’ye putları yerleştirip onlara tapan müşrikleri uyarmakta ve yaptıklarının yanlış olduğuna işaret etmektedir (İbn Âşûr, XXIX, 240). b) Namaz ve ibadet yalnız camilere hasredilmiş olmadığından burada bütün yeryüzü kastedilmiştir. c) Secdede yere temas eden uzuvlar yani eller, ayaklar, dizler ve alın kastedilmiş, Allah’ın verdiği bu organlarla O’ndan başkasına secde edilmemesi emredilmiştir. d) Bazı müfessirlerce, secdenin namazın bir rüknü olduğu göz önüne alınarak bu kelime “namaz” anlamıyla da açıklanmıştır (Şevkânî, V, 356). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 479-480

Cin Suresi 19. Ayet Tefsiri

“Allah’ın kulu”ndan maksat Hz. Peygamber’dir. Allah Teâlâ resulünü onurlandırmak için onu yüce zâtına izâfe ederek anmıştır. Âyette Hz. Peygamber Nahle denilen yerde ashabına namaz kıldırırken cinlerin ondan Kur’an dinlemek için neredeyse birbirlerini çiğneyecek şekilde etrafını kuşattıkları ifade edilmektedir. “Üstüne çıkarcasına” diye tercüme ettiğimiz libed kelimesinin farklı kıraatlerine göre âyete şöyle de mâna verilmiştir: “Peygamber Allah’a kulluk etmeye ve O’na çağırmaya başlayınca cinler ve insanlar onun getirdiği dini yok etmek için birbirlerini destekliyorlardı, ancak Allah onlara fırsat vermedi.” Taberî bu anlamı tercih etmiştir (XXIX, 75; Şevkânî, V, 356-357). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 480

Cin Suresi 20-23. Ayet Tefsiri

Mekkeli müşrikler, Hz. Peygamber’e, tebliğ ettiği tevhid dini yüzünden insanların düşmanlığını kazandığını, eğer bu davadan vazgeçerse kendisini düşmanlarına karşı koruyacaklarını söylüyorlardı (bk. Şevkânî, V, 357). Bu âyetler onlara cevap olarak inmiş ve böylece Hz. Peygamber’in Allah’tan başkasına kulluk etmesinin söz konusu olamayacağı, onun kendisine verilen ilâhî emir ve mesajları tebliğ etme görevini yerine getirmekten başka gayesinin bulunmadığı ifade edilmiştir. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 480

Cin Suresi 24. Ayet Tefsiri

Hz. Peygamber’e ve müslümanlara yardım edip onları dünyada zafere, âhirette de kurtuluşa erdireceğini, inkârcıları ise cezalandıracağını bildiren âyetler geldikçe müşrikler onlarla alay edip bu işin ne zaman ve bu zayıf müminlerle nasıl olacağını soruyorlardı. İşte âyet onların bu sorularına cevap vermektedir (İbn Âşûr, XXIX, 245). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 480

Cin Suresi 25. Ayet Tefsiri

Müminlere vaad edilen zaferin veya inkârcılara verilecek cezanın ve kıyamet olayının ne zaman gerçekleşeceği konusu gayb bilgilerinden olduğu için Allah bildirmedikçe peygamberin de onu bilmesi mümkün değildir. Sûrenin başından beri işlenen konularda ağırlıklı olarak cinlerin gaybı bilmedikleri ya açıkça veya işaret yoluyla ifade edilmiştir. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 480

Cin Suresi 26-28. Ayet Tefsiri

Gaybı yalnızca Allah’ın bildiği, bu konuda O’nun hoşnut olup seçtiği elçinin dışında –cinler dahil– hiç kimseye bilgi vermediği ifade buyurulmuştur. Allah’ın hoşnut olup seçtiği elçiden maksat peygamberler, onlara bildirdiği gayb bilgileri ise ilâhî vahiyler ve haberlerdir ki bunlar da onların peygamber olduğunu gösterir. Meselâ Hz. Peygamber’e kıyamet gününde ve âhirette meydana gelecek olaylar vb. birçok gayb haberini içeren Kur’an vahyedilmiştir. Şevkânî’nin eserinde, Kur’an ve vahiy dışında da Hz. Peygamber’e fiten ve benzeri bazı gayb bilgilerinin verildiği zikredilmiş ve âyetin bunlara da işareti söz konusu edilmiştir (bk. Taberî, XXIX, 76-77; Şevkânî, 358-359).İlâhî vahyin korunması, ona şeytan sözünün karışmaması ve peygamberlerin Allah’ın mesajlarını tebliğ edip etmediklerinin tam olarak ortaya çıkması için Allah Teâlâ, elçisinin önünde ve arkasında koruyucu / gözetleyici melekler görevlendirmiş (bk. İbn Âşûr, XXIX, 250), çevrelerini bunlarla donatmış ve tahkim etmiştir. Allah bunu, vahyi koruyamadığından değil, hikmeti gereği yapmaktadır; zira Allah’ın her şeye gücü yeter; O’nun ilmi her şeyi kuşatmıştır (gayb hakkında bilgi için bk. Bakara 2/2). Allah’ın peygamberlerini kıyamet ve âhiret halleri gibi bazı gayb konularından haberdar etmesinin bir amacı da mûcize mahiyetindeki bu bilgilerle onların nübüvvetini kanıtlamaktır. Bu âyetler, astroloji yoluyla olağan üstü bilgilere ulaştıklarını söyleyenleri de yalanlamaktadır. Zemahşerî gibi Mu‘tezile âlimleri bu âyetlere dayanarak kerametin imkânsızlığını, keramet olduğu söylenenlerin asılsız olduğunu savunmuşlardır (bk. V, 172-173). Ancak Râzî, burada özellikle âhiretle ilgili gaybî bilgilerden söz edildiğini belirterek Mu‘tezile’nin âyetten bu anlamı çıkarmasını dayanaksız bulmuştur (XXX, 168-170). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 481

Cin Suresi Hakkında

Mekke devrinde nâzil olmuştur, yirmi sekiz âyettir. Fâsılası “elif” (ا) harfidir. Adını, bir cin topluluğunun Hz. Peygamber’den Kur’an dinlediğini bildiren birinci âyetten alır. Sûrenin nüzûl sebebini açıklayan rivayetlerin de temas ettiği bu dinleme olayı Ahkāf sûresinde de (46/29-31) söz konusu edilmektedir. İbn Hişâm’ın rivayetine göre (es-Sîre, I, 421-422) cinlerin Hz. Peygamber’in Kur’an okuyuşunu dinlemeleri, hicretten üç yıl önce Tâif dönüşü sırasında vuku bulmuştur. Bu sûreye, birinci âyetinin ilk kelimelerinden dolayı “Kul ûhiye” sûresi de denilir. Kur’an’da “kul” (de ki) emriyle başlayan beş sûrenin en uzunudur (diğerleri Kâfirûn, İhlâs, Felak ve Nâs sûreleridir).

Cin sûresinde, Kur’an dinleyen ve onun üstün belâgatı ile yüce gerçeklerinden etkilenip imana gelen cinlerin ilâhî vahye duydukları hayranlık dile getirilirken vahyin etkili gücü ve çarpıcı özelliği ortaya konmakta, Kur’an âyetlerinin ihtiva ettiği iman gerçekleri cinleri bile etkileyip yola getirdiği halde Mekke müşriklerinin bu gerçeklere karşı direnmelerindeki tutarsızlık gözler önüne serilmektedir. Üstelik onların inancına göre cinler sıradan yaratıklar olmayıp çok defa Tanrı yerine koyarak taptıkları ve Tanrı’ya ait yetkilerle donatılmış sanıp sığındıkları üstün varlıklardır (bk. el-En‘âm 6 / 100; es-Sâffât 37 / 158; Sebe’ 34 / 14).

Sûrenin nüzûl sebebine gelince, Abdullah b. Abbas’tan nakledilen bir rivayete göre, şeytanların semadan haber almaktan menedildiği bir dönemde Hz. Peygamber ashabından birkaç kişiyle birlikte sûk-ı Ukâz’a doğru gidiyordu. Semadan kovularak geri dönen şeytanlara kavimleri neden hiçbir haber getiremediklerini sorunca onlar da engellendiklerini ve üzerlerine alevlerle saldırıldığını söylediler. Bunun üzerine kavimleri onlardan bunun sebebini her tarafta araştırmalarını istedi. İçlerinden Tihâme’ye doğru ilerleyenler, sûk-ı Ukâz’a gitmek üzere Nahle’de bulunan Hz. Peygamber’in olduğu yere varmışlardı. Bunlar, o sırada ashabına sabah namazını kıldırmakta olan Resûl-i Ekrem’in okuduğu Kur’an âyetlerini işitince haber almalarını engelleyen şeyin ne olduğunu anlayarak geri döndüler ve kendilerini hayran bırakan Kur’an’a inandıklarını, artık rablerine hiçbir şeyi ortak koşmayacaklarını açıkladılar. (Buhârî, “Ezân”, 105, “Tefsîr”, 72). Bu rivayet bazı hadis kaynaklarında, Buhârî’de yer almayan, “Resûlullah cinlere ne Kur’an okumuş ne de onları görmüştür” cümlesiyle başladığından (Müslim, “Salât”, 149; Tirmizî, “Tefsîr”, 70), söz konusu olayda Hz. Peygamber’in kendisinden Kur’an dinleyen cinleri görmediği anlaşılmaktadır. Gerek Cin sûresinin ilk iki âyetinde, gerekse konu ile ilgili diğer âyetlerde (el-Ahkāf 46 / 29-31) bu hususta bir açıklık bulunmamaktadır. Bununla birlikte bu tür rivayetlerden, Hz. Peygamber’in cinleri hiçbir zaman görmediği gibi bir sonuç çıkarmak da gerekli değildir. Mi‘racda rabbini gördüğü bazı âlimlerce kabul edilen ve en büyük meleklerden biri olan Cebrâil ile sürekli görüşen Hz. Peygamber’in cinleri ve şeytanları görmüş olması da tabiidir. Ayrıca konuyla ilgili çeşitli rivayetlerden ve bilhassa Abdullah b. Mes‘ûd’dan gelen hadislerden, Hz. Peygamber’in cinlere de vahyi tebliğ etmek için değişik zamanlarda altı defa kendilerine Kur’an okuduğu anlaşılmaktadır (Kurtubî, XIX, 3-5; Âlûsî, XXIX, 83; Tecrid Tercemesi, II, 766-767; X, 46-48).

Sûrenin muhtevası Allah’ın birliği, yüceliği, gizli âşikâr her şeyi hakkıyla bildiği, cinler hakkında abartılmış bilgi ve inançların yanlışlığı ve asılsızlığı, Kur’an vahyinin cinler üzerindeki etkisi ve âhiret hayatının kesin olduğu gibi hususlardır. Bu gerçekler, sûre içindeki çok kesin ifadelerle gözler önüne serilmiştir. Buna göre cinlerin de mümini, kâfiri, iyisi ve kötüsü vardır. Allah’a inanmayan cinler de tıpkı insanların kâfirleri gibi cehennemin yakıtı olacaklardır. İnanan insanların onlardan çekinmesine gerek yoktur. Çünkü onlar, Allah’a sığınanlara ve O’nun koruduklarına hiçbir zarar veremezler, kendilerine sığınanlara da bir fayda sağlayamazlar. Zaten Kur’an geldikten sonra cinler eskisi gibi etkili olamamaktadır. Cinlerin gaybı bildikleri ve her şeyden haberdar oldukları sanılmamalıdır. Allah, murad ettiği peygamberler hariç, kendi gayb bilgisine kimseyi muttali kılmamıştır. Âhiretteki azap ve mükâfat dahil olmak üzere Allah’ın vahiy yoluyla bildirdiği her şey gerçekleşecektir.

Sûrenin ilk yarısında cinlerin diliyle ifade edilmiş olan dinî gerçekler, ikinci yarısında ya doğrudan ilâhî ifadeler şeklinde veya Hz. Peygamber’e söyletilmek suretiyle tekrar dile getirilir. İlk bakışta aynı şeyleri tekrar eder nitelikte görünen bu ikinci grup âyetin sûrede yer alışı, vahiy bilgisinin -cinlerin elde ettikleri de dahil- her türlü bilgi ve habere üstünlüğünü vurgulama ve sıradan bir bilgi olmadığını belirtme hikmetine bağlı olmalıdır. Nitekim ilk çağlardan beri cinlerden bilgi toplama peşinde koşanlar ve bu uğurda ömür tüketenler, bütün insanlığın değil bir tek insanın hidayetine yetecek kadar bilgi birikimi elde edememişlerdir. Ortaya koydukları bazı bilgi kırıntıları ise son derece çelişkili ve tutarsız şeylerden ibarettir.

Cin sûresini okumanın faziletlerine dair Sa‘lebî ve Vâhidî gibi bazı müfessirlerce Übey b. Kâ‘b’den rivayet edilen ve daha sonraki bazı tefsirlerde yer alan, “Kim Cin sûresini okursa kendisine Hz. Muhammed’in peygamberliğine inanan ve inanmayan bütün cinlerin sayısınca köle âzat etmişcesine sevap verilir” (Zemahşerî, IV, 633) anlamındaki hadisin mevzû* olduğu kabul edilmiştir (Zerkeşî, I, 432).

Cinlerin insan türünü etkilediği ve onların sağlığına zarar verdiği inancıyla, cin şerrine mâruz kaldığı kabul edilen bazı hastaların üzerine Cin sûresinin kırk bir defa okunması, sûre içinde beş defa tekrarlanan “ahadâ” kelimelerinde hastaya üflenmesi bazı yörelerde benimsenen bir usuldür. Ancak İslâm literatüründe bununla ilgili olarak güvenilir herhangi bir kayıt mevcut değildir.

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, “Ezân”, 105, “Menâkıbü’l-ensâr”, 32, “Tefsîr”, 72; Müslim, “Salât”, 149; Tirmizî, “Tefsîr”, 70; İbn Hişâm, es-Sîre, I, 421-422; Zemahşerî, el-Keşsâf, IV, 622-633; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, VII, 387-389; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXX, 148-170; Kurtubî, el-CâmiǾ, XIX, 1-31; Zerkeşî, el-Burhân, I, 432; Âlûsî, Rûhu’l-meǾânî, XXIX, 81-100; Tecrid Tercemesi, II, 756-767; X, 46-50; XI, 60-64; Elmalılı, Hak Dini, VII, 5381-5417; Kâzım Öztürk, Kur’ânın 20. Asra Göre Anlamı, İzmir 1976, II, 169-199; Mehmet Sofuoğlu, Sahîh-i Buhârî ve Tercemesi, İstanbul 1987-89, II, 774-776; VIII, 3608-3611.

Emin Işık


Bu sayfayı sevdiklerinle paylaşarak bize destek olmak ister misin?

TwetlePaylaşPinterestRedditTumblrLinkedin

Cin Suresi ile ilgili yorum yap




Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Atıf-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Suresi.com.tr - 2020