Suresi.com.tr

Ana sayfa » » Felak Suresi

Felak Suresi

Felak Suresi, Medine döneminde inmiştir. 5 âyettir. Felâk, sabah aydınlığı demektir

İçindekiler

Felak Suresi Arapça Oku

Felak Suresi Arapça yazılı olarak okumak için lütfen sayfayı aşağı kaydırın.

Felak Suresi Arapça 1. Sayfa

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِۙ١مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ٢وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَۙ٣وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِۙ٤وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ٥

Felak Suresi Arapça Dinle

Felak Suresi Arapça Dinle, Felak Suresi’ni Abdulbaset Abdussamed’den Arapça dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna basın.

Felak Suresi Türkçe Oku

Felak Suresi Türkçe latin alfabeysiyle yüzünden okumak için lütfen sayfayı aşağı kaydırın.

    Felak Suresi Türkçe 1. Sayfa

    Bismillahir rahmanir rahim.

  1. Kul euzu bi rabbil felak.
  2. Min şerri ma halak.
  3. Ve min şerri gasikın iza vekab.
  4. Ve min şerrin neffasati fil ukad.
  5. Ve min şerri hasidin iza hased.

Felak Suresi Türkçe Meali Oku

Felak Suresi Türkçe Meali okumak için lütfen sayfayı aşağı kaydırın.

    Felak Suresi Türkçe Meali 1. Sayfa

    Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

  1. De ki: “Sığınırım o sabahın Rabbine,
  2. yarattığı şeylerin şerrinden,
  3. Karanlığı çöküp bastırdığında bir gecenin şerrinden,
  4. o düğümlere üfleyen üfürükçülerin şerrinden
  5. ve kıskançlık gösterdiğinde bir kıskancın şerrinden!”

Felak Suresi Türkçe Meali Dinle

Felak Suresi Türkçe Meali Dinle, Felak Suresi Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN’in Türkçe Mealini, Ahmet DENİZ’den dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna basın.

Felak Suresi Konusu

Felak Suresi konusu, Sûrede bazı kötülüklerden dolayı Allah’a sığınılması öğütlenmektedir.

Felak Suresi Nuzül

Mushaftaki sıralamada yüz on üçüncü, iniş sırasına göre yirminci sûredir. Fîl sûresinden sonra, Nâs sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Medine’de indiğine dair rivayetler varsa da (bk. Şevkânî, V, 615) üslûp ve içeriği bakımından Mekkî sûrelere benzediği görülür.

Felak Suresi Fazileti

Felak Suresi fazileti, Hz. Peygamber sahâbeden Ukbe b. Âmir’e şöyle buyurmuştur: “Görmedin mi? Bu gece benzeri asla görülmemiş âyetler indirildi: Kul eûzü bi-rabbi’l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi’n-nâs” (Müslim, “Müsâfirîn”, 264). Resûlullah, Felak ve Nâs sûrelerinin en güzel sığınma duaları olduğunu açıklamış ve çok okunmasını tavsiye etmiştir (Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 25. Bu iki sûrenin faziletiyle ilgili diğer rivayetler için bk. İbnKesîr, VIII, 550-553).

Felak Suresi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Felak Suresi Kur’an-ı Kerim’de kaçıncı sayfadadır?

Felak Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 604. sayfada yer alır.

Felak Suresi kaç ayettir?

Felak Suresi, 5 ayetten oluşur.

Felak Suresi hangi cüzde yer alır?

Felak Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 30. cüzde yer alır.

Felak Suresi kaç sayfadır?

Felak Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 1 sayfa içinde yer alır.

Felak Suresi Tefsiri

Kur’an Yolu Tefsiri kitabından Felak Suresi Tefsiri aşağıdadır.

Felak Suresi 1. Ayet Tefsiri

“Sabah” diye çevirdiğimiz felak kelimesi “yarmak” anlamındaki felk masdarından isimdir. Yarma ve çatlatma neticesinde meydana gelen şeyin sıfatı olarak kullanılmaktadır. Yaygın yoruma göre burada Allah’ın gece karanlığını yarması neticesinde meydana gelen sabah aydınlığını ifade eder. Ancak, bir sonraki âyetle bağlantısı dikkate alındığında kelimenin, “yokluktan yarılıp çıkan mahlûkat” şeklinde özetleyebileceğimiz daha genel bir anlam içerdiğini kabul etmek gerekir. Buna göre felak kelimesi kâinatın yokluk alanından belki bir patlama ile ilk meydana gelişini ve yaratılışını ifade eder. Bu cümleden olmak üzere arzdan kaynayan pınarlar, bulutlardan boşalan yağmurlar, tohumlardan filiz veren bitkiler, rahimlerden çıkan yavrular gibi Allah’ın kudretiyle bir asıldan, bir kaynaktan ayrılıp çıkan bütün mahlûkat felak kelimesinin kapsamına girer. Ayrıca –Muhammed Esed’in de belirttiği gibi (III, 1324)– felak kelimesinin, “bir belirsizlikten (dönem) sonra hakikatin ortaya çıkışı” şeklindeki tanımı (Tâcü’l-arûs, “flk” md.) dikkate alındığında “sabahın rabbi” deyimiyle “Allah’ın, hakikatin her şekildeki idrakinin kaynağı olduğuna ve bir kimsenin ona sığınmasının, ‘hakikatin ardından koşmak’ ile eş anlamlı olduğuna” işaret edildiği de düşünülebilir. Eski tefsirlerde felak kelimesine, “cehennemin ismi, cehennemde bir zindanın veya bitkinin ya da kuyunun ismi” gibi –bize göre isabetli olmayan– başka yorumlar da getirilmiştir (meselâ bk. Taberî, XXX, 349-351; Şevkânî, V, 616-617). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa:719-720

Felak Suresi 2. Ayet Tefsiri

Bütün mahlûkatın şerrinden Allah’a sığınmanın gereği vurgulanmıştır. Bu ifade, maddî ve mânevî, dünyevî ve uhrevî, dış âlemde veya kişinin nefsinde, tabii ve ihtiyarî, her türlü şerri kapsamaktadır. Allah’ın yarattıklarının şerri, kötülüğü yaratma bakımından Allah’a ait olmakla beraber her yaratılanın bir hikmeti, bir faydası, ilâhî plana uygun bir fonksiyonu vardır. Bu imtihan planında ve ortamında insana kötüyü isteyip istememe ve onu icra için iradesini harekete yöneltme yetisi verilmiştir. Öte yandan Allah’ın kötü olarak nitelemediklerini kötü sayan veya kötü kılanlar, bu sınava tâbi olan şuurlu varlıklardır yani kötülük onların tavrı, tercihi, kullanma ve uygulama biçimi ve yeri ile ilgilidir. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa:720

Felak Suresi 3. Ayet Tefsiri

“Gece” diye çevirdiğimiz gâsık kelimesine müfessirler “soğuk, Süreyyâ yıldızı, güneş, ay, yılan ve zarar veren her şey” mânalarını da vermişlerdir (bk. Râzî, XXXII, 194-195; Şevkânî, V, 616). Buna göre bastırdığında soğuğun, battıklarında Süreyyâ yıldızı veya güneşin, tutulduğunda ayın, soktuğunda yılanın ve zarar veren her şeyin şerrinden Allah’a sığınmak gerekir. Ancak burada da müfessirlerin çoğunluğu bizim meâlde verdiğimiz “gece” mânasını tercih etmişlerdir. Çoğu zaman ve özellikle bu âyetlerin indiği devirlerin şartlarındaki insanlar için gece karanlığı korkutucu ve ürperticidir; faydaları yanında bazı sıkıntıları da vardır. Çünkü gece karanlığında insanın faaliyetleri zorlaşır, gündüzün yapılan işlerin bir kısmı gece yapılamaz, hatta bazan imkânsız hale gelir; yolcu yolunu şaşırır, düşmana karşı korunmak güçleşir. Râzî şöyle der: “Geceleyin yırtıcı hayvanlar inlerinden, haşereler yerlerinden çıktığı, hırsızlar ve soyguncular hücuma geçtiği, yangınlar olduğu ve yardım imkânı azaldığı için gecenin şerrinden Allah’a sığınılması emredilmiştir (bk. XXXII, 195). “Çöken karanlık” mecazi anlamda zulüm ve cehalet karanlığı, karanlık düşünceler ve insanın içine çöken, onun ruh dünyasını karartan kin, öfke, şehvet ve kıskançlık gibi kötü huylar yahut ölüm, ümitsizlik ve karamsarlık gibi insanı korkutup kaygılandıran haller şeklinde de yorumlanabilir. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa:720-721

Felak Suresi 4. Ayet Tefsiri

“Üfürenler” diye çevirdiğimiz neffâsât kelimesi hem erkek hem de kadın için kullanılır (bk. Abduh, s. 181). Âyet metnindeki ukad ise “düğüm” anlamına gelen ukde kelimesinin çoğuludur. “Düğümlere üfürenler” diye tercüme ettiğimiz ifade, “kadın sihirbazlar, sihirbaz nefisler, sihirbaz gruplar” anlamlarında da yorumlanmıştır (bk. Zemahşerî, IV, 301). Zemahşerî, âyette Allah’a sığınılması emredilen asıl kötülüğün ne olduğu hususunda şu ihtimalleri sıralar: a) Sihirle uğraşanların yaptıkları işten ve bunun günahından; b) Sihirbaz kadınların, yaptıkları sihirle insanları fitneye düşürmelerinden ve bâtıl şeylerle insanları aldatmalarından; c) Sihirbazlar üfürdükleri zaman onların etkisiyle değil Allah’tan gelen bir musibetten Allah’a sığınmak emredilmiştir (bk. IV, 301). Râzî, neffâsât kelimesini, “cinsel cazibeleriyle erkekleri âdeta büyülercesine etkileyip türlü türlü işler yaptıran kadınlar” şeklinde özetleyebileceğimiz mecazi bir anlamda yorumlamanın uygun olacağını belirtmiştir (XXXII, 197). Bununla birlikte yaygın yoruma göre burada gerçek büyücü ve üfürükçüler kastedilmiş ve kadınıyla erkeğiyle büyü ile meşgul olan herkesin şerrinden Allah’a sığınılması emredilmiştir. Câhiliye döneminde ipi düğümleyerek ve düğümlere bir şeyler okuyup üfleyerek büyü yapıldığı birçok kaynakta zikredilmiştir. Âyette düğümlü ipe üflenerek yapılan büyünün etkisinden ve şerrinden değil, bunu yapanların kötülüğünden söz edilmiştir. Şu halde bu tür işlerle meşgul olanlar insanları aldatmakta, kafalarını karıştırmakta, onları bilhassa sıkıntılardan kurtulma hususunda gerçeklere yönelmekten ve bilime uygun tedbirlere başvurmaktan alıkoymakta, yanlış yollara ve davranışlara yönlendirmektedirler. Âyet, müminlerin büyücü ve üfürükçülere itibar etmemeleri, onlardan uzak durmaları, onlara değer vermekten sakınmaları gerektiğini de ortaya koymaktadır. Nitekim Taberî’nin naklettiği bir rivayete göre Hasan-ı Basrî, bu âyet söz konusu olduğunda “Sihre bulaşanlardan sakının” demiştir (XXX, 353; bu konuda ayrıca bk. Bakara 2/102 ). Felak ve Nâs sûrelerinin Medine’de indiğini söyleyen müfessirler burada bir yahudi tarafından Hz. Peygamber’e sihir yapıldığını, bu sebeple onun altı ay veya daha fazla bir süre rahatsızlanıp söylemediği bir sözü söylemiş ve yapmadığı bir şeyi yapmış gibi hayal ettiğini, bunun üzerine Felak ve Nâs sûrelerinin indiğini ve Resûlullah’ın bunları okuyarak şifa bulduğunu bildiren rivayetlere dayanmaktadırlar (bk. Kurtubî, XX, 253). Ancak diğer Mu‘tezile âlimleri gibi Zemahşerî de âyetle ilgili yorumunda, bu tür uygulamaların gerçekliğine ve etkilerine inanmayı kesinlikle reddeder (bk. IV, 301). Son dönem âlim ve müfessirlerinden Muhammed Abduh, böyle bir olayın peygamberin ve vahyin sihir vb. beşerî etkilerden korunmuşluğunu ifade eden âyetlere (bk. Mâide 5/67; Hicr 15/9) aykırı olduğunu ileri sürerek ilgili rivayetlerin kabul edilemeyeceğini söylemiştir (Tefsîru cüz’i Amme, s. 181-182). Benzer görüş Reşîd Rızâ tarafından –mevcut psikolojik bulgulara da dayanılarak– daha ayrıntılı bir şekilde ifade edilmiştir (bk. Menâr, I, 398 vd.). Bizim kanaatimize göre bilgi ve inanç konularında mütevâtir olmayan rivayetlerin dayanak olamayacağı birçok Sünnî âlimin üzerinde birleştiği bir kural olup peygambere büyü yapıldığı iddiasının hem bilgi hem inançla ilgisi bulunduğundan bu konuda mütevâtir olma değeri taşımayan rivayetlere itibar edilmemesi gerekir (ayrıca bk. Alâeddin es-Semerkandî, Mîzânü’lusûl, s. 434). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa:721-722

Felak Suresi 5. Ayet Tefsiri

“Kıskanç kişi” diye çevirdiğimiz hâsid kelimesi “kıskanmak” anlamına gelen hased kökünden sıfat olup kıskançlık ve çekememezlik duygusunun etkisinde kalan kişiyi ifade eder. Bu duygunun etkisiyle “birinin sahip olduğu nimetin zevalini arzulama” anlamına gelen haset, İslâm ahlâk kaynaklarında başlıca kötülük kaynakları arasında gösterilmiştir. Bir tür ruh hastalığı kabul edilen hased duygusunun insan tabiatındaki bencillik eğiliminden, dolayısıyla başkalarının kendisinden daha üstün durumda olmasına tahammül edememesinden kaynaklandığı, bu durumun onu bir tür bunalıma soktuğu bildirilmektedir. Bu sebeple âyette, kıskançlığı tutan hasetçinin şerrinden Allah’a sığınmanın önemine dikkat çekilmiştir (bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/109). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa:722

Felak Suresi Hakkında

Adını ilk âyette geçen felak kelimesinden alır. Beş âyet olup fasıla*sı (ب‘ د‘ ق) harfleridir. Nâs sûresiyle birlikte “muavvizeteyn”, İhlâs ve Nâs sûreleriyle birlikte “muavvizât” adını alırlar.

Felak ve Nâs sûrelerinin beraber nâzil olduğu konusunda ittifak varsa da Mekkî mi Medenî mi oldukları hususu ihtilâflıdır. Hasan-ı Basrî, Atâ, İkrime ve Câbir b. Zeyd’e göre bu iki sûre Mekkî, Abdullah b. Zübeyr ve Katâde’ye göre ise Medenî’dir. Sûrelerin Medenî olduğunu söyleyenlerin delillerinden biri, Medine’de bir yahudi tarafından Hz. Peygamber’e büyü yapılması üzerine muavvizeteynin indiği yolunda rivayet edilen hadistir (Süyûtî, ed-Dürrü’l-menŝur, VIII, 687-688; Şevkânî, V, 519). Âlûsî bu rivayete dayanarak sûrenin Mekkî olduğunu söyleyenlere itibar edilemeyeceğini ileri sürer (Rûĥu’l-meǾânî, XXX, 278-279). İbn Abbas’ın bir rivayete göre Mekkî, bir başka rivayete göre Medenî dediği de nakledilir (İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, IX, 270; Ebû Hayyân el-Endelüsî, VIII, 529). Ancak muavvizeteynin üslûp ve muhteva bakımından Mekkî sûrelere benzerlik gösterdiği görülür, öte yandan diğer peygamberler için olduğu gibi Hz. Peygamber hakkında da “sihirbaz, sihre yakalanmış” türünden iddiaların ileri sürülmesi, fiilen onun sihre mâruz kalmasını imkânsız kıldıktan başka Resûl-i Ekrem’e yönelik bu tür ithamları içeren ifadelerin Mekkî sûrelerde yer aldığı dikkat çekmektedir. Aslında Resûlullah’ın hayatına dair sahih rivayetlerle belgelenemeyen büyü iddiasına muavvizeteynin Medenî oluşuyla istidlâl edilmesi, delille delilin ispat edeceği konu (medlûl) arasında yer değiştirme gibi metot bakımından yanlış bir işin yapılması sonucunu doğurmaktadır. Buna göre önce Hz. Peygamber’e Medine’de büyü yapıldığının ve muavvizeteynin bu münasebetle nâzil olduğunun ispat edilmesi, sonra da bu sûrelerin Medenî özelliği taşıdığının ortaya konması gerekir. Halbuki bunların hiçbiri ilmen mümkün olmamaktadır.

Abdullah b. Mes’ûd’un, Kur’an’dan olmadıkları gerekçesiyle Felak ve Nâs sûrelerini kendi tertip ettiği mushafa almadığı rivayet edilirse de (Müsned, V, 129, İbn Kesîr, VIII, 549-551; Süyûtî, ed-Dürrü’l-menśûr, VIII, 683) her iki sûrenin de Kur’ân-ı Kerîm’e dahil bulunduğu hususunda icmâ vardır ve resmî mushaflarda son iki sûre olarak yer almışlardır (Geniş bilgi için bk. MUSHAF; MUAVVİZETEYN; Buhârî, “Tefsîr”, 113; Kurtubî, XX, 251; Şevkânî, V, 518-519).

Sûreye felakın rabbine sığınma emriyle başlanmaktadır. Felak kelimesi etrafında çeşitli yorumlar yapmak mümkündür (bk. Elmalılı, IX, 6367-6373). Ancak ilk âyetin bir sonraki âyetle bağlantısı hesaba katıldığı takdirde bu kelimenin, kâinatın yokluk alanından bir patlama ile ilk meydana gelişini ve yaratılışını ifade ettiğine hükmedilebilir. Çünkü ikinci âyet Allah’ın yarattığı her şeyin zararından, üçüncü âyet bastıran karanlıkların şerrinden Allah’a sığınmak gerektiğini bildirmektedir. Buradaki “bastıran karanlık” gece karanlığını, zulüm ve cehalet karanlığını, karanlık düşünceleri ve insanın içine çöken, onun iç dünyasını karartan kin, öfke, şehvet ve kıskançlık gibi şeyleri içine alan kapsamlı bir ifadedir. Dördüncü âyet, “düğümlere üfleyenlerin şerrinden” de Allah’a sığınmanın gereğini dile getirmektedir. Bu ifade, fiilen mevcut olup olmaması bir yana, varlığına inanılıp etkileri altında kalınan üfürükçülük ve büyücülük gibi ruhi etkileşimlerden başka, kötü fikirlerin ve sapık ideolojilerin tesiriyle insanların, içindeki inanç düğümlerinin çözülüp küfür ve ümitsizlik karanlıklarına düşmelerine de işaret etmektedir. Ayrıca âyetin, bir düğmeye basıp bir nükleer sistemi harekete geçirmek suretiyle doğabilecek büyük felâketlere de dolaylı bir şekilde değindiğini söylemek mümkündür. Sûrenin son âyetinde, kıskançlığı tutan hasetçinin şerrinden Allah’a sığınmanın önemine dikkat çekilmiştir.

Gerek Felak sûresinde gerekse ardından gelen Nâs sûresinde kötülüklerinden Allah’a sığınılacak şeyler bildirilirken önce tabiat kuvvetlerinden, sonra kötü insanlardan, en sonunda da gözle görülmeyen varlıklardan (cin) söz edilmektedir ki burada somuttan soyuta, sakınılması kolay olandan zor olana doğru bir sıralanış dikkat çekmekte, dolayısıyla sığınmanın önemi ve yöntemi öğretilmektedir. Hemen belirtilmelidir ki sığınma yalnız sözle değil gelebilecek zararlara karşı mümkün olan bütün tedbirlerin alınmasıyla gerçekleşir.

Sûrenin faziletine dair Hz. Âişe’den rivayet edilen bir hadise göre Resûl-i Ekrem rahatsızlık ânında ve gece yatağına gireceği sırada İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini okuyup avuçlarına üfler ve elleriyle bütün vücudunu sıvazlardı (Buhârî, “Feżâǿilü’l-Kurǿân”, 14; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 98; Tirmizî, “DaǾavât”, 21). Ukbe b. Âmir’den gelen bir rivayette de Hz. Peygamber’in kendisine şöyle dediği belirtilmiştir: “Ey Ukbe! Sen ‘Kul eûzü bi-rabbi’l-felak’ sûresini oku; zira Allah’a bu sûreden daha sevimli gelen ve daha beliğ olan hiçbir sûre okuyamazsın; mümkün oldukça onu oku” (Müsned, IV, 149, 155: sûrenin fazileti hakkındaki diğer rivayetler için bk. İbn Kesîr, VIII, 550-553; Süyûtî, ed-Dürrü’l-menŝur, VIII, 684-688; Şevkânî, V, 518-519). Bazı tefsirlerde yer alan (meselâ bk. Zemahşerî, IV, 657; Beyzâvî, II, 629) ve muavvizeteyni okuyan kimsenin sanki Allah’ın indirdiği bütün kitapları okumuş gibi olacağını ifade eden hadisin mevzû olduğu kabul edilmiştir (İbnü’l-Cevzî, el-MevżûǾât, I, 239-241; Zerkeşî, I, 432).

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât “flk”, md.; Müsned, IV, 149, 155; V, 129; Buhârî, “Tefsir”, 113, “Feżâǿilü’l-Ķurǿân”, 14; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 98; Tirmizî, “DaǾavât”, 21; Hasan-ı Basrî, Tefsîr (nşr. Muhammed Abdurrahîm), Kahire 1992, II, 445-447; İbnü’l-Cevzî, el-MevżûǾât (nşr. Abdurrahman M. Osman), Medine 1386/1966, I, 239-241; a.mlf., Zâdü’l-mesîr, IX, 270; Ebû Hayyân el-Endelüsî, el-Baĥrü’l-muĥîŧ, Beyrut 1403/1983, VIII, 529; Zemahşerî, el-Keşşâf (Kahire, IV, 655-657; Kurtubî, el-CâmiǾ, XX, 251; İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Ķurǿân, VIII, 549-553; Zerkeşî, el-Burhân, I, 432; Beyzâvî, Envârü’t-tenzîl, İstanbul 1314, II, 546-570, 629; İbn Hacer, el-Kâfi’ş-şâf (Zemahşerî, el-Keşşâf [Beyrut] içinde), IV, 657; Süyûtî, ed-Dürrü’l-menŝûr, Kahire 1314, VIII, 684-688; a.mlf. el-İtķān (Bugā), I, 29-55; Şevkânî, Fetĥu’l-ķadîr, V, 518-519; Alûsî, Rûhu’l-meǾânî, XXX, 278-285; Elmalılı, Hak Dini, IX, 6367-6373.

Emin Işık


Yasin Suresi ve Kuranı Kerim Uygulaması

yasin suresi ve kuranı kerim app store yasin suresi ve kuranı kerim play store

Bu sayfayı sevdiklerinle paylaşarak bize destek olmak ister misin?

TwetlePaylaşPinterestRedditTumblrLinkedin

Felak Suresi ile ilgili yorum yap




Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Atıf-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Suresi.com.tr - 2020