Suresi.com.tr

Ana sayfa » » Tekvir Suresi

Tekvir Suresi

Tekvir Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 29 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “küvviret”fiilinin mastarından almıştır. Tekvîr, dürmek demektir. Sûrede başlıca, kıyamet, vahiy ve peygamberlik konuları ele alınmaktadır.

İçindekiler

Tekvir Suresi Arapça Oku

Tekvir Suresi Arapça yazılı olarak okumak için lütfen sayfayı aşağı kaydırın.

Tekvir Suresi Arapça 1. Sayfa

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

اِذَا الشَّمْسُ كُـوِّرَتْۙۖ١وَاِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْۙۖ٢وَاِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْۙۖ٣وَاِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْۙۖ٤وَاِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْۙۖ٥وَاِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْۙۖ٦وَاِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْۙۖ٧وَاِذَا الْمَوْءُ۫دَةُ سُئِلَتْۙ٨بِاَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْۚ٩وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْۙۖ١٠وَاِذَا السَّمَٓاءُ كُشِطَتْۙۖ١١وَاِذَا الْجَح۪يمُ سُعِّرَتْۙۖ١٢وَاِذَا الْجَنَّةُ اُزْلِفَتْۙۖ١٣عَلِمَتْ نَفْسٌ مَٓا اَحْضَرَتْۜ١٤فَلَٓا اُقْسِمُ بِالْخُنَّسِۙ١٥اَلْجَوَارِ الْكُنَّسِۙ١٦وَالَّيْلِ اِذَا عَسْعَسَۙ١٧وَالصُّبْحِ اِذَا تَنَفَّسَۙ١٨اِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَر۪يمٍۙ١٩ذ۪ي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَك۪ينٍۙ٢٠

Tekvir Suresi Arapça 2. Sayfa

مُطَاعٍ ثَمَّ اَم۪ينٍۜ٢١وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍۚ٢٢وَلَقَدْ رَاٰهُ بِالْاُفُقِ الْمُب۪ينِۚ٢٣وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَن۪ينٍۚ٢٤وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَج۪يمٍۚ٢٥فَاَيْنَ تَذْهَبُونَۜ٢٦اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَم۪ينَۙ٢٧لِمَنْ شَٓاءَ مِنْكُمْ اَنْ يَسْتَق۪يمَ٢٨وَمَا تَشَٓاؤُ۫نَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ٢٩

Tekvir Suresi Arapça Dinle

Tekvir Suresi Arapça Dinle, Tekvir Suresi’ni Abdulbaset Abdussamed’den Arapça dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna basın.

Tekvir Suresi Türkçe Oku

Tekvir Suresi Türkçe latin alfabeysiyle yüzünden okumak için lütfen sayfayı aşağı kaydırın.

    Tekvir Suresi Türkçe 1. Sayfa

    Bismillahir rahmanir rahim.

  1. İzeş şemsu kuvviret.
  2. Ve izen nucumun kederet.
  3. Ve izelcibalu suyyiret.
  4. Ve izel ışaru uttılet.
  5. Ve izel vuhuşu huşiret.
  6. Ve izel biharu succiret.
  7. Ve izen nufusu zuvvicet.
  8. Ve izel mev’udetu suilet.
  9. Bi eyyi zenbin kutilet.
  10. Ve izes suhufu nuşiret.
  11. Ve izes semau kuşitat.
  12. Ve izel cahimu su’ıret.
  13. Ve izel cennetu uzlifet.
  14. Alimet nefsün ma ahdaret.
  15. Fe la uksimu bil hunnes.
  16. El cevaril kunnes.
  17. Vel leyli iza as’as.
  18. Ves subhı iza teneffes.
  19. İnnehu le kavlu resulin kerim.
  20. Zi kuvvetin ınde zil arşi mekin.
  21. Tekvir Suresi Türkçe 2. Sayfa

  22. Mutaın semme emin.
  23. Ve ma sahıbukum bi mecnun.
  24. Ve lekad reahu bil ufukıl mubin.
  25. Ve ma huve alel gaybi bi danin.
  26. Ve ma huve bi kavli şeytanin recim.
  27. Fe eyne tezhebun.
  28. İn huve illa zikrun lil alemin.
  29. Li men şae minkum en yestekim.
  30. Ve ma teşaune illa en yeşaallahu rabbul alemin.

Tekvir Suresi Türkçe Meali Oku

Tekvir Suresi Türkçe Meali okumak için lütfen sayfayı aşağı kaydırın.

    Tekvir Suresi Türkçe Meali 1. Sayfa

    Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

  1. O güneş dürüldüğünde,
  2. yıldızlar bulandığında,
  3. dağlar yürütüldüğünde,
  4. kıyılmaz mallar bırakıldığında,
  5. vahşi hayvanlar bir araya toplandığında,
  6. denizler ateşlendiğinde,
  7. ruhlar eşleştirildiğinde.
  8. Diri diri gömülen kıza sorulduğunda;
  9. hangi suçtan öldürüldü diye,
  10. defterler açıldığında,
  11. gökyüzü sıyrılıp açıldığında,
  12. cehennem kızıştırıldığında,
  13. cennet yaklaştırıldığında,
  14. bir nefis (herkes) ne hazırladığını anlar.
  15. Şimdi yemin ederim o sinenlere,
  16. o akıp akıp yuvasına girenlere,
  17. yöneldiği zaman o geceye,
  18. nefeslendiği zaman o sabaha ki,
  19. muhakkak o (Kur’an), şerefli bir elçinin getirdiği bir sözdür.
  20. O elçi, pek güçlü, Arş’ın sahibinin katında itibarlıdır.
  21. Tekvir Suresi Türkçe Meali 2. Sayfa

  22. Orada kendisine itaat edilendir, güvenilendir.
  23. Yoksa sizin arkadaşınız (Muhammed), delirmiş değildir.
  24. Vallahi onu (Cebrail) açık ufukta gördü.
  25. O, gayb hakkında kıskanılır da değildir.
  26. Ve o (Kur’an), kovulmuş şeytanın sözü değildir.
  27. Böyle iken siz nereye gidiyorsunuz?
  28. O, sadece bir öğüttür, alemler için.
  29. Ve içinizden dosdoğru olmayı dileyenler için.
  30. Fakat o alemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz!

Tekvir Suresi Türkçe Meali Dinle

Tekvir Suresi Türkçe Meali Dinle, Tekvir Suresi Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN’in Türkçe Mealini, Ahmet DENİZ’den dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna basın.

Tekvir Suresi Konusu

Tekvir Suresi konusu, Sûrede kıyametin dehşet verici bazı ayrıntıları ile vahiy ve peygamberlik gerçeği üzerinde durulmaktadır.

Tekvir Suresi Nuzül

Mushaftaki sıralamada seksen birinci, iniş sırasına göre yedinci sûredir. Tebbet sûresinden sonra, A‘lâ sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

Tekvir Suresi Fazileti

Tekvir Suresi fazileti,

Tekvir Suresi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Tekvir Suresi Kur’an-ı Kerim’de kaçıncı sayfadadır?

Tekvir Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 585. sayfada başlar, 586. sayfada biter.

Tekvir Suresi kaç ayettir?

Tekvir Suresi, 29 ayetten oluşur.

Tekvir Suresi hangi cüzde yer alır?

Tekvir Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 30. cüzde yer alır.

Tekvir Suresi kaç sayfadır?

Tekvir Suresi, Kur’an-ı Kerim’de toplam 2 sayfa içinde yer alır.

Tekvir Suresi Tefsiri

Kur’an Yolu Tefsiri kitabından Tekvir Suresi Tefsiri aşağıdadır.

Tekvir Suresi 1-13. Ayet Tefsiri

Kıyamet gününün nasıl dehşet verici bir gün olduğunu ifade etmek ve insanları böylesine dehşetli bir gün için hazırlık yapmaya teşvik etmek üzere, altısı kıyametin başlangıcından hesap zamanına kadar, altısı da hesabın başlamasından itibaren gerçekleşecek on iki olay anlatılmaktadır:a) Güneşin dürülüp kararması. Bundan maksat ya güneşin ışığının sönmesi veya kütlesinin tamamen dağılması, bildiğimiz formunu ve işlevini kaybetmesidir.b) Yıldızların dökülüp sönmesi. Güneş ışığının sönmesi, bir kısmı parlaklığını güneşten alan diğer yıldızların da söneceğine işaret eder. Ayrıca kıyametin kopmasıyla kozmik sistem bozulunca yıldızların da birbirine çarpmak, yörüngelerinden kaymak, çekimden kurtulmak gibi gelişmelerle mevcut düzen ve işlevlerini kaybedecekleri, uzay boşluğuna saçılacakları da düşünülebilir (İbn Âşûr, XXX, 141-142; ayrıca bk. İnfitâr 82/2).c) Dağların sökülüp yürütülmesi. Bu ise yerkürede meydana gelecek olan şiddetli sarsıntı neticesinde dağların parçalanması ve yerlerinden kopup dağılması anlamına gelir (krş. Kehf 18/47; Nebe’ 78/20; Müzzemmil 73/14). Yerküredeki canlıların hayat kaynağı olan güneşin yok olmasıyla zaten burada hayatın devam etmesi mümkün değildir.d) Doğacak develerin başı boş bırakılması. “Doğacak develer” diye çevirdiğimiz ışâr (tekili: uşerâ) kelimesi “gebelik süresi 10 ayını doldurmuş; fakat henüz doğurmamış olan develer” anlamına gelir. Kur’an’ın indiği dönemdeki Arap toplumu bu develeri en değerli mal sayarlardı. Temsilî olarak kıyametin şiddetiyle karşılaşan insanın, böylesine değerli mallarına dahi ilgi göstermeyeceğini ifade eder (krş. Hac 22/1-2). “Doğuracak develerin başı boş bırakılması”nın mecazi bir anlatım olduğu, bununla bulutların artık yağmur yağdırmaz olacağı, bu yüzden yeryüzünde hayatın bütünüyle yok olmasına sebep olacak bir kuraklığın yaşanacağı anlamının kastedildiği yorumu da yapılmıştır (İbn Âşûr, XXX, 142-143).e) Yabani hayvanların toplanıp bir araya getirilmesi. Bu da ya kıyametin şiddetinden dolayı yabani hayvanların bile deliklerinden ve yuvalarından fırlayıp öteden beri korktukları şeyleri unutarak birbirlerinden ve insanlardan korkmadan dehşet içinde –denizlerin karalara taşması gibi– felâketin başlangıcındaki tehlikeli yerlerden çıkmaları ve daha güvenli yerlerde bir araya toplanmaları veya bu büyük felâketin tesiriyle kitleler halinde ölmeleri, cesetlerinin üstüste yığılmasıdır. “Yabani hayvanların birbirlerinden haklarını almak üzere bir araya toplanması” anlamına geldiğini söyleyenler de vardır (Şevkânî, V, 450). Nitekim bir hadiste kıyamet gününde hakların sahiplerine ödeneceği, hatta boynuzsuz koyunun boynuzludan hakkını alacağı belirtilmiştir (Müslim, “Birr”, 60; Tirmizî, “Kıyâmet”, 2).f) Denizlerin kaynatılması. Bu, şiddetli sarsıntı neticesinde yerkürede meydana gelecek olan volkanik patlaklar ve derin çatlaklardan dışarı püsküren magmanın, lav kütlelerinin deniz sularını ısıtıp kaynatması yahut dünyanın şiddetle sarsılmasının ve dağların parçalanıp yok olmasının doğal sonucu olarak denizlerin birbirine karışması ve tek deniz haline gelmesi demektir (İbn Âşûr, XXX, 143; krş. Tûr 52/6; İnfitâr 82/3).Buraya kadar anlatılanlar kıyametin kopması esnasında meydana geleceği bildirilen olaylardır. Müfessirlerin tamamına yakını bütün bunların jeolojik ve kozmik bir felâket olarak vuku bulacağını kabul ederler. Bundan sonrakiler ise kıyamet koptuktan sonra meydana geleceği haber verilen olaylardır.g) Nefislerin amelleriyle birleştirilip şekillendirilmesi. Bu âyetle ilgili yorumlar şöyledir: 1. Ölüm anında bedenden ayrılmış olan ruhların kıyamet koptuktan sonra yeniden dirilirken bedenle birleşmesi. Bu olay insanlar öldükten sonra ruhlarının yok olmadığını ve yeniden dirilme anında bedenleriyle birleştiğini gösterir. 2. Kıyamet gününde insanların benzerleriyle, yani müminlerin müminlerle, kâfirlerin de kâfirlerle bir araya getirilmesi (İbn Âşûr, XXX, 144). 3. Müminlerin nefislerinin hurilerle, kâfirlerinkinin de şeytanlarla bir araya getirilmesi. 4. Kişinin dünya hayatında beraber bulunduğu inanç ve zihniyet önderleriyle bir araya getirilmesi. 5. Kişinin aynı inanç ve ahlâkı, paylaştığı insanlarla bir araya getirilmesi. 6. Azgınların kendilerini azdıranlarla, itaatkârların da kendilerini itaate davet eden peygamberler ve müminlerle bir araya getirilmesi. 7. Nefislerin amelleriyle bir araya getirilmesi (Şevkânî, V, 450-451). Bize göre burada, her insanın (nefsin) dünya hayatında yapıp ettiklerini temsil eden veya bunlarla oluşmuş bir şekle girmesi kastedilmiştir. Nitekim insanların yeniden diriltilirken günah-sevap çeşidine göre şekiller alacaklarını ifade eden birçok hadis vardır (bk. Muhammed b. Abdullah el-Hatîb et-Tebrizî, III, 1533-1535).h) Diri diri toprağa gömülen kıza hangi suçundan dolayı öldürüldüğünün sorulması. Câhiliye döneminde –nâdir de görülse– bazı Araplar kız çocukları yüzünden utanç duydukları (bk. Nahl 16/58-59), bazıları da onları büyütüp beslemede sıkıntı çekmekten endişe ettikleri için (bk. En‘âm 6/151; İsrâ 17/31) onları diri diri toprağa gömerlerdi. İşte âhirette sorgulama başladığında bu katiller öldürdükleri kızlarıyla birlikte mahkemeye getirilecek ve hesaba çekileceklerdir.ı) Defterlerin ortaya serilmesi. İnsanlar öldüklerinde hesap gününde açılmak üzere amel defterleri kapanır. Hesap gününde bu defterler ortaya konduğunda herkes, dünyada iken hayır veya şer adına ne işlemişse kendi amel defterinde yazılmış olduğunu görür ve yaptıklarını hatırlar. Hesabı görüldükten sonra artık hakkında amellerine göre işlem yapılır (amel defterleri hakkında bk. Hâkka 69/19-28; ayrıca krş. İsrâ 17/13-14; Kehf 18/49).j) Gökyüzünün sıyrılıp açılması. Gökyüzü yerle birlikte (maddî evren) yok edilecek, insanın önündeki madde engeli kalkacak, madde ötesi ile yüzyüze gelmesi sağlanacaktır. Bu anlamda sema açılınca gayb âleminin gizli gerçekleri açığa çıkacak; insanların cennet, cehennem, melek vb. gayb varlıklarını hakikatleriyle tanımaları mümkün olacaktır.k) Cehennem ateşinin harlatılması. Bundan maksat yakıcılığının arttırılması, işlevine hazır hale getirilmesidir (ayrıca bk. Şuarâ 26/91).l) Cennetin yaklaştırılması. Cennetin dünya hayatını Allah’a sevgi ve saygı şuuru içinde yaşayan ve O’na itaatsizlikten sakınan kullara (takvâ ehline) yaklaşmasından maksat, o saadet ülkesine girme zamanının yaklaşmasıdır; bunun takvâ ehline verdiği tatlı heyecandır (krş. Şuarâ 26/90; Kaf 50/31). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa: 561-564

Tekvir Suresi 14. Ayet Tefsiri

Defterleri ellerine verilen insanlar ilâhî huzura hangi amellerle geldiklerini eksiksiz göreceklerdir (bk. Âl-i İmrân 3/30). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa: 564

Tekvir Suresi 15-21. Ayet Tefsiri

Erişilmez bir nazım güzelliği ve edebî incelikler taşıyan 15-18. âyetlerdeki yeminler, ileride verilecek olan vahiy ve peygamberle ilgili bilgilerin gerçekliğini teyit amacı taşıması yanında, muhatabı bu bilgilerin önemini kavramaya hazırlamaktadır. Çünkü peygamberin dürüstlüğü ve vahyin gerçek olduğu hususunda kuşku duyan insanın, hiçbir dinî bildirimi tanıyıp kabul etmesi beklenemez. Müfessirler 19. âyette anlatılan “değerli elçinin sözü”nden maksadın Kur’an olduğunu söylemişlerdir. Elçiden maksat bir görüşe göre Cebrâil’dir (Taberî, XXX, 51; Zemahşerî, 224). Cebrâil, Allah’ın kelâmı Kur’an’ın Hz. Peygamber’e ulaştırılmasında aracılık yani elçilik ettiği için ona “değerli elçi” denilmiş ve Allah’ın vahyettiği kelâm Hz. Peygamber’e onun tarafından okunduğu, vahye uygun söz kalıbına girmiş olarak ondan ulaştığı için “onun sözü” olarak ifade edilmiştir. Diğer bir yoruma göre “değerli elçi” Hz. Peygamber’dir. O, Allah’ın elçisi olarak Kur’an’ı insanlara tebliğ ettiği için Kur’an onun sözü olarak ifade buyurulmuştur (İbn Âşûr, XXX, 154-155). “Değerli elçi” ifadesini Hz. Peygamber olarak açıklayanlara göre 20-21. âyetlerin anlamı şöyle olur: Peygamber Allah’tan gelen mesajları ümmetine tebliğ edecek güç ve yeteneğe sahiptir; Allah katında onun yüce bir makamı ve itibarı vardır; kendisine indirilen vahyi koruma ve tebliğ etme hususunda güvenilir bir elçidir; Allah’a itaat eden müminler ona da itaat ederler (Şevkânî, V, 453; arş hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/54). Kaynak :

Tekvir Suresi 22-26. Ayet Tefsiri

Kureyş’e mensup bazı kimseler, âhiret fikrine alışık olmadıkları için Hz. Peygamber’den bu inancı doğrulayan haberler işitince onu mecnunlukla itham etmişlerdi (Hicr 15/6; Kalem 68/51). “Arkadaşınız” nitelemesiyle Hz. Peygamber kastedilmiştir. O, Mekkeliler tarafından ahlâkî yapısı bakımından olduğu kadar, akıl ve zekâsının mükemmelliği ile de tanınıp bilindiği için kendilerine bu bilgileri hatırlatılmış, buna rağmen ona “mecnun” demelerinin bu bilgileriyle çeliştiği ortaya konmuştur (Şevkânî, V, 453).Ağırlıklı yoruma göre 23. âyetteki “gören” Resûlullah, “görülen” de Cebrâil’dir. Görenin Resûlullah, görülenin Allah olduğu yönünde bir görüş daha vardır. “Apaçık ufuk” ile ne kastedildiği konusunda çeşitli açıklamalar yapılmıştır (bk. Şevkânî, V, 453-454). Müfessirler bu âyeti dikkate alarak Hz. Peygamber’in Cebrâil’i kendi sûretinde yani melek olarak yaratılmış olduğu sûrette gördüğünü söylemişlerdir (ayrıca bk. Necm 53/1-18). Hz. Peygamber Cebrâil’in kendisine vahiy getirdiğini söyleyince müşrikler onunla alay etmeye başlamışlar ve gördüğünün melek değil cin olduğunu veya böyle bir meleğin varlığını hayal ettiğini ileri sürmüşlerdi. İşte âyette onların bu iddiaları reddedilmiştir.“O, gayba ait bilgileri sizden esirgemez” ifadesi, Hz. Peygamber’in ilâhî vahyi insanlara duyurma, öğretme hususunda cimri davranmadığını, Allah’ın mesajlarını en mükemmel bir şekilde insanlara tebliğ etmek için her türlü eziyete katlandığını göstermektedir (gayb hakkında bilgi için bk. Bakara 2/3). Oysa müşriklerin Hz. Peygamber’i benzetmeye kalkıştıkları sihirbaz ve kâhinler ücret almadan ne sihir yaparlardı ne de bilgi verirlerdi. 24. âyet, dolaylı olarak din konusundaki tebliğ ve irşad faaliyetlerinde özverili çalışmanın önemini de göstermektedir. 24. âyetteki danîn kelimesini “zanîn” şeklinde okuyanlara göre meâl şöyledir? “Onu, gayb âleminden getirdiği bilgiler konusunda kimse yalancılıkla itham edemez.” 25. âyet yine öncekileri pekiştirmekte ve Kur’an’ın müşriklerin iddia ettiği gibi kovulmuş şeytanın sözü olmadığını ifade etmektedir. “Öyleyse nereye gidiyorsunuz?” sorusu, “Bu Kur’an’dan, onun gereklerini yerine getirmekten uzaklaşıp da nereye gidiyorsunuz?” veya “Size burada açıklanandan daha doğru bir yol var mıdır ki Kur’an’ın yolunu bırakıp da o yoldan gidesiniz” gibi farklı şekillerde açıklanmıştır. Âyetin, artık inkâr edemeyecekleri gerçeklerle karşı karşıya bulunan ve her yönden delillerle kuşatılmış olan müşriklerin, inkârlarına hiçbir mâkul gerekçe gösteremeyeceklerini ifade ettiği de belirtilmiştir. Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa: 565-566

Tekvir Suresi 27-29. Ayet Tefsiri

Kur’an’ın insanlar için, özellikle doğru yolu tercih etmek isteyenler için uyarıcı ve yol gösterici bir kitap olduğu vurgulandıktan sonra İslâm’ın din ve vicdan özgürlüğü ilkesi esas alınarak artık bunlardan ders çıkarıp doğru yolu seçmek insanların hür iradelerine bırakılmıştır. Hiç kimse kendi iradesinin dışında bir tercihe zorlanamaz. Ancak insanların irade ve güçleri kendilerinden değil, Allah’tandır; imtihan gereği Allah böyle olmasını dilemiş, insanlara irade hürriyeti vermiştir (bk. İnsan 76/30). Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa: 566

Tekvir Suresi Hakkında

Mekke döneminin ilk yıllarında nâzil olmuştur. Buhârî ve Tirmizî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’lerinde “İze’ş-şemsü küvvirat” adıyla geçer. Bazı kaynaklarda sadece “Küvvirat” ismiyle de anılır (Buhârî, “Tefsîr”, 81/1; Tirmizî, “Tefsîr”, 74; Âlûsî, XXX, 355). Yirmi dokuz âyet olup fâsılası “ت، س، م، ن” harfleridir. Kıyametin kopmasını ve Kur’an’ın vahiy ürünü oluşunu konu alan Tekvîr sûresinde Allah tarafından konulan tabiat kanunlarının değiştirilerek güneşin, yıldızların, dağların, denizlerin, vahşi hayvanların tersine çevrileceğine temas edilir; ardından büyük hesap gününün kısa tasviri yapılır ve o gün kişinin ebedî hayat için önceden neler hazırladığının bilincinde olacağı belirtilir (âyet: 1-14). Tabiatın işleyişine dair birçok âyette görüldüğü üzere yıldızların çeşitli görünümlerdeki seyrine, kararmaya yüz tutan geceye ve ağarmaya başlayan sabah vaktine yemin edilerek Kur’an’ın vahiy eseri olduğu ifade edilir, onun değerli ve itibarlı bir elçi (Cebrâil) tarafından Resûlullah’a getirildiği bildirilir. Ardından “arkadaşınız” diye nitelendirilen Hz. Muhammed’in inatçı inkârcıların iddia ettiği gibi bir mecnun olmadığı, gayb âlemine ait gerçekleri gizlemediği, bildirdiği tebliğin şeytandan gelmediği vurgulanır (âyet: 15-25). Sûrenin son dört âyeti, “Bu açık gerçeklere rağmen siz nereye gidiyorsunuz?” sorusuyla başlar ve Kur’an’ın doğru yola girmek isteyen herkes için bir uyarıcı ve öğütçü olduğu vurgulanır; ancak doğru yola girme talebinin ilâhî irade doğrultusunda yapılmasının şart koşulduğu belirtilir. Rivayete göre, sûrenin son âyetlerinde dileyen kimsenin doğru yola girebileceğinin ifade edilmesi üzerine Ebû Cehil, “Bu husus kendi isteğimize bağlıdır, uygun görürsek bu yola gireriz, görmezsek girmeyiz” demiş, bundan dolayı sûrenin ilâhî iradeyle ilgili âyeti inmiştir (Taberî, XXX, 105; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, VII, 230).

Tekvîr sûresinde kelimelerin ve cümlelerin sıralanışıyla âyet sonlarındaki seciler kulağa hoş gelen sesler taşırken fesahat ve belâgat açısından da üstün bir hâkimiyet hissedilir. Sûrede aynı dönemde nâzil olan diğer sûrelerde görüldüğü gibi insana sorumluluk duygusu veren âhiret hayatına vurgu yapılır. Gayb âlemine ait bu hayatın mevcudiyetini haber veren Hz. Muhammed’in Hak elçisi, tebliğlerinin de vahiy ürünü olduğu bildirilir. Tekvîr’den sonra gelen İnfitâr ve İnşikāk sûreleri de hem isimlerinin mânası (“Gök yarılıp tabiatın düzeni bozulduğu zaman …”) hem de muhtevaları bakımından Tekvîr sûresine benzer. Abdullah b. Ömer’den rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber, “Kıyamet gününü çıplak gözle müşahede eder gibi görmek isteyen kimse ‘İze’ş-şemsü küvvirat’, ‘İze’s-semâü’nfetarat’, ‘İze’s-semâü’nşekkat’ sûrelerini okusun” buyurmuştur (Müsned, II, 27; Tirmizî, “Tefsîr”, 74). Vahyin insanlara ulaşmaya başladığı dönemlerden itibaren dine karşı ilgi duymayan kişilerin en önemli sorunu âhiret hayatını inkâr etmeleri ya da âhiret gününe inanmakla birlikte vukuunu çok uzak gördüklerinden davranışlarının uhrevî sorumluluğunun farkına varmamalarıdır. Bu sebeple Kur’an’da ve hadislerde Allah’a ve âhiret gününe iman etmenin önemine çokça vurgu yapılmaktadır. Abdullah b. Abbas’tan nakledildiğine göre Hz. Ebû Bekir, Resûlullah’a erken sayılacak bir yaşta saçlarına ak düşmesinin sebebini sorunca Resûlullah, “Beni Vâkıa, Amme yetesâelûn ve İze’ş-şemsü küvvirat sûreleri ihtiyarlattı” demiştir (Heysemî, VII, 37; bk. İbrâhim Ali es-Seyyid Ali Îsâ, s. 343).

Tekvîr, önceki peygamberlere verilen Tevrat, Zebûr ve İncil’in fazilet açısından Kur’an’daki karşılıklarından başka Resûl-i Ekrem’e has olmak üzere inzal edilen “mufassal” sûrelerdendir (a.g.e., s. 224-225). Hz. Peygamber’in zaman zaman namazların birinci rek‘atında Duhân, ikinci rek‘atında Tekvîr sûresini okuduğu bilinmektedir (a.g.e., s. 307). Bazı tefsir kitaplarında yer alan, “Allah, İze’ş-şemsü küvvirat sûresini okuyan kimseyi amel defterlerinin açıldığı kıyamet gününde mahcup olmaktan korur” meâlindeki hadisin (Zemahşerî, VI, 328; Beyzâvî, IV, 390) mevzû olduğu belirtilmiştir (Zemahşerî, I, 684 [nâşirin notu]; Muhammed et-Trablusî, II, 726). Cemâleddin Ayyâd sûrenin tefsirine dair bir eser yazmıştır (Tefsîrü’l-Ķurǿân-sûretü’t-Tekvîr, Kahire 1389). Tekvîr sûresiyle daha sonra gelen üç sûre arasında kelime dizilişi, ses yapısı ve kompozisyon açısından tam bir uyumun bulunduğu belirtilmektedir (Michel Cuypers, “La composition rhétorique des sourates 81 à 84”, AIsl., XXXVII [2003], s. 91-135).

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned (Arnaût), II, 27; VIII, 424-425; Heysemî, MecmaǾu’z-zevâǿid, VII, 37; Taberî, CâmiǾu’l-beyân (nşr. Sıdkī Cemîl el-Attâr), Beyrut 1415/1995, XXX, 105; Zemahşerî, el-Keşşâf (nşr. Âdil Ahmed Abdülmevcûd v.dğr.), Riyad 1418/1998, I, 684; VI, 328; Beyzâvî, Envârü’t-tenzîl, Beyrut 1410/1990, IV, 390; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Ķurǿâni’l-Ǿažîm, Beyrut 1385/1966, VII, 230; Muhammed et-Trablusî, el-Keşfü’l-ilâhî Ǿan şedîdi’ż-żaǾf ve’l-mevżûǾ ve’l-vâhî (nşr. M. Mahmûd Ahmed Bekkâr), Mekke 1408/1987, II, 726; Âlûsî, Rûĥu’l-meǾânî (nşr. M. Ahmed el-Emed – Ömer Abdüsselâm es-Selâmî), Beyrut 1421/2000, XXX, 355; İbrâhim Ali es-Seyyid Ali Îsâ, el-Eĥâdîŝ ve’l-âŝârü’l-vâride fî feżâǿili süveri’l-Ķurǿâni’l-Kerîm, Kahire 1421/2001, s. 224-225, 307, 343; Seyyid Muhammed Hüseynî, “Sûre-i Tekvîr”, DMT, IX, 404-405.

Bekir Topaloğlu


Bu sayfayı sevdiklerinle paylaşarak bize destek olmak ister misin?

TwetlePaylaşPinterestRedditTumblrLinkedin

Tekvir Suresi ile ilgili yorum yap




Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Atıf-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Suresi.com.tr - 2020